Ahiret Gününe Niçin İnanırız
Ahiret gününe inanmak, iman esaslarından beşincisidir. Ahirete inanmayan kimse gerçek mümin olamaz. Kur'an-ı Kerim’de müminlerin özellikleri sayılırken:
"Onlar sana indirilen kitaba da, senden önce indirilenlere de inanırlar; ahirete de onlar kesinlikle inanırlar" (Bakara / 4) buyrulmaktadır.
Bir başka ayette:
"Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse, mutlaka haktan çok uzak, derin bir sapıklığa sapmıştır." (Nisa /136) buyrulmaktadır.
Önemine binaen Kur'an-ı Kerim’de birçok ayette Allah'a imandan hemen sonra, Ahirete iman zikredilmiştir
"Allah'a ve ahiret gününe inanıp salih amel işleyen kimselerin Rableri katında büyük ecirleri vardır. Onlar için korku yoktur, onlar mahzun da olmazlar." (Bakara / 62),
"İnsanlardan bazıları, biz Allah'a ve ahiret gününe inandık derler. Halbuki onlar inanıcılar değildirler." (Bakara / 8) ayetlerinde olduğu gibi.
Çünkü ahirete inanan kimse, onun peygamberine, dolayısıyla meleklerine ve kitaplarına kolayca inanır. Allah’ın yüce sıfatlarını öğrenince de, hayrın ve şerrin Allah'tan olduğuna ve her şeyi onun takdir edip yarattığına, yani kaza ve kadere de inanır. Ama tecrübe ve müşahede alanı dışında kalan ve sadece nakille, Allah ve Resulünün haber vermesiyle bilinen yepyeni bir alemin ve hayatın, yani ahiret hayatının var ve hak olduğuna inanmak, daha büyük teslimiyet ister. Bu bakımdan, ahiret hayatına inanmak, iman esasları arasında önemli bir yer tutar.
Ahirete inanan kişi öldükten sonra tekrar dirileceğine, dünyadaki işlerinin karşılığı olan cennet ve cehenneme ve oradaki hayatın sonsuz olduğuna da inanır. Böyle bir inanca sahip olan kişi, yaptığı bütün işlerden sorumlu olduğunu, herkese hakkının burada verileceğini düşünür ve kavrar. Ahiret hayatındaki sonsuz mutluluğun, ancak bu dünyada kazanılacağını da bilir.
Bu dünya bir bakıma ahiretin tarlası gibidir. Burada ne ekersek orada onu biçeceğimize şüphe yoktur.
Ahiret inancı bize çok şeyler kazandırır. İnsanların birçoğu hayatı yalnız bu dünyadan ve kendi menfaatlerinden ibaret görürler. Mal, mülk, para onlar için her şeydir. Bu uğurda haksızlık bile yapabilirler. Daha çok kazanabilmek için başkalarına karşı acımasız olabilirler. İşte böyle insanlardan oluşan bir toplumda ahlâkı korumak güçleşir. Her türlü kötülük bu tür toplumlarda çoğalır.
İnançlı kimseler ise, bu dünyanın geçici olduğunu, ölümle her şeyin bitmediğini, öldükten sonra dirilmenin gerçek olduğunu, âhiret âleminin ebedî olduğunu, düşünürler ve bilirler. Böyle kişiler, bu dünyada daha bilgili ve ahlâklı olmağa çalışırlar. Doğru yollardan, yalana, hileye, rüşvete başvurmadan çalışarak kazançlarını artırırlar. Herkese yardım ederler, kimseye kötülük etmezler. Düzenli, mutlu, saygılı, merhametli olurlar. Adaletten ayrılmazlar, kimseye haksızlık ve eziyet etmezler.