Mükemmellik Delili
Bir şeyin varlığı Allah'ın varlığını gösterir de o şeyin mükemmelliği Allah'ın varlığını göstermez mi, elbette gösterir hatta daha da iyi gösterir. Çünkü bir şeyin varlığı onun mükemmel olmasını gerektirmez. Bir şeyin mükemmel olması; onun yaratılışının güzel olması, görevini yapacak organlarla donanmış olması, varlığını devam ettirebilmesi, organların görevini yapmayı engelleyecek şekilde uyumsuz olmamasıdır.
Varlıkların mükemmelliği Kuranı Kerim'de çeşitli şekillerde ifade edilmiştir. "O her şeyi en güzel şekil de yaratmıştır." (Secde Suresi, 7) "Her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır." (Neml Suresi, 88) "Ey her şeye yaratılışını verip sonra ona doğru yolu gösteren rabbimiz" (Taha Suresi, 150) ayette geçen "yaratılışını vermekten" maksat yaratılış gayesine uygun yaratmaktır. Bir başka ayet ise şöyledir:
"Rahman olan Allah'ın yarattıklarında hiçbir uygunsuzluk göremezsin." (Mülk Suresi, 3)
Bu uyum kâinatın bütününde genel ve özel olarak görüleceği gibi insanın bizzat kendisinde de açıkça görülebilir. Bu durumu birkaç örnekle açıklayalım.
1. Yeryüzünü yaratan Allah, onu insanın üzerin de yaşayabileceği özelliklerde yaratmıştır. Onu, her tarafını kaya gibi sert veya pamuk gibi yumuşak yahut meyve, bitki vb. yiyeceklerin yetişmeyeceği şekilde yaratmayıp, bilakis insanın bütün ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yaratmıştır.
Yer kabuğunu birkaç santim daha yüksek yaratsaydı yerin karbondioksit veya oksijeni emmesine bu ise bitkilerinin ölmesine neden olurdu.
2. Yeryüzünde bulunan bütün varlıkların yaratılışı eksiksiz, sanatı bütün şartlarda görevini yerine getirecek şekilde yaratılmıştır.
Örneğin devenin yaratılışı, yaşantısına ve uzun çöl yolculuğuna uygundur. Bu yolculuk için ona başının yükseldiği uzun bir boyun, kumlardan korunmak için iki çukur göz bağışladığı gibi, dikenlerin batmasından korunmak için yarık dudak, çölün ortasında sık sık uğranılan açlık tehlikesinden dolayı da yağ depolayan hörgüç bağışlanmıştır. Ayak tırnakları ise at, katır, merkep gibi kumlara batacak şekilde değil bilakis kumlara gömülmeyecek şekilde yaratılmıştır. Bundan dolayı deveye "Çöl gemisi" adı verilmiştir.
Hangi canlıya bakılırsa bakılsın onun da tıpkı deve gibi yaşamını en güzel şekilde sürdürecek, tehlikelerden koruyacak, gıdasını elde edip, hazmedebilecek şekilde yaratıldığı görülecektir.
Yırtıcı hayvanlara, avını parçalayabilmek için keskin diş ve pençe verildiği gibi, midesi çiğ eti hazmedecek şekilde yaratılmıştır. Yeşil ot yiyen hayvanlar çok hızlı yedikleri için, bunlara anbar gibi bir işkembe verilmiştir.
Kuşlara ise gıdalarını alabilecek şekilde gaga verilmiştir. Gagaları aldıkları gıda şekillerine göre uzun, kısa veya yuvarlıktır.
Dünyadaki bütün canlılara kendilerini düşmanlarından koruyacak silahlar verilmiştir. Bunlar: Diş, pençe, boynuz, zehir, gaga, kanat, hızlı kaçma, gizlenme v.b.
Canlıların donandığı bu silahlar olmasaydı güçlüler zayıfları, büyükler küçükleri çok kısa bir süre de yok ederdi.
3. İnsanın yaratılışındaki kemalat;
Tabiatı ve canlılar alemini bir tarafa bırakarak insanın yaratılışına baktığımızda ondaki kemalatın diğer canlılardan çok daha ileri seviyede olduğu görülür. Çünkü o ahseni takvim üzere yaratılmıştır.
Önemli görevler verilen insan yeryüzünün halifesi olarak yaratılmıştır. Bu görevini yürütebilmesi için bu yolda ona yardımcı olacak işini kolaylaştıracak, maddi ve manevi özelliklerle donatılmıştır.
İnsan bedeninin yaratılışına bakan kişi, ondaki uyumun, güzelliğin en kemalatına organların yerli yerinde oluşundan hayran kalır. Onu inceleyenlerin aklı dehşete kapılır, dili ve kalemi gayri ihtiyarı onu övmekle meşgul olur.
Damarlar, kemikler, hazım sistemi, kan sistemi, doğum organları, tatma, işitme, görme, dokunma organları bütün bu organların yapısı kişiyi secdeye kapanmaya sevk eden, kalpleri ürperten müthiş ayetlerdir.
İngilizce ilmi bir dergide insanın yaratılışı hakkında şunlar yazılıyordu.
İnsanın eli dahi tek başına bir tabiat harikasıdır. Güçte ve hızda insan elinin bir benzerini bulmak mümkün değildir. Örneğin kitap okumak istediğinde onu elinle alıp okumaya uygun bir yere koyar ve düzeltirsin. Bir sahifeyi okuyup bitirdiğinde sahifeyi yine elinle çevirirsin. Okuma bittikten sonra onu kitaplığa yine elinle yerleştirirsin. Kalemi elinle tutar, yine elinle yazarsın. Kısaca insan için gerekli olan bütün aletleri elinle kullanırsın. Çataldan, bıçağa kadar bütün aletleri eller kullanır. Pencereyi açıp kapayan, eşyaları taşıyan hep onlardır. Elin yapısını incelediğimizde iki elde 27 kemik, 19 damar olduğunu görürüz." (Allah ve Çağdaş İlim isimli eserden.)
İnsan organlarından biri olan orta kulakta yay şeklinde birbiriyle bağlantılı, hacim ve şekil yönünden çok güzel bir sistemle dizilmiş, tam dört bin ses teli vardır. Bu ses telleri beyinle irtibat kuracak şekilde hazırlanmıştır. Bu teller gök gürültüsünden ağaç yapraklarının çıkardığı sese kadar, bütün sesleri alıp beyne gönderirler. Hele bu sesler orkestra gibi musiki aletlerinden çıkan güzel nağmelerden oluşan müzik ise algılama çok daha kolay olur." ("İlim imana çağırıyor." isimli eserden)
"Gözün görme duyusunun merkezinde, sinirlerin etrafında yüz otuz milyon ışık karşılayıcısı vardır. Gözün etrafında ise onu gece gündüz tehdid eden tehlikelerden koruyan, göz kapakları ve kirpikleri vardır. Bunlar onu, tozlardan, çeşitli maddelerden koruduğu gibi güneş ışınlarına karşı gölgelik görevini de yaparlar. Ayrıca göz kapaklarının hareketi ile gözde bulunan yabancı maddelerin dışarı atılması sağlanır. Gözyaşı denen su ise gözün en önemli temizleyicidir." ("Allah ve çağdaş ilim" isimli eserden)
"Bütün vücudu örümcek ağı gibi kaplayan sinir sistemi vücudun en ücra köşesine kadar giden ince damarlardan oluşur. Bu damarlar kendilerinden daha kalın damarlarla birleşir. Herhangi bir tesir olmadığında bağlantı, sistemin merkezindeki sinirlerle gerçekleşir. Hararet derecesinde basit bir değişiklik olduğunda damarlar bu etkiyi hemen vücudun merkezlerine buradan da beyne ulaştırırlar. Damardaki uyarının hızı saniyede yüz metreye ulaşır." ("Allah ve çağdaş ilim" isimli eserden)
E.K. Morisun: "Mide fabrikasının çalışması, akıllara durgunluk verecek güzelliktedir. Hiç kimsenin her biri bir mucize olan organlardan meydana gelen insan harikasından daha mükemmel bir varlıktan söz etmesi mümkün değildir. O, başlı başına mükemmel bir alemdir. Peki bu mükemmel alem, hiç tesadüflere bağlanabilir mi? Yoksa bu mucize yaratıcının eseri değil midir?
4. Buraya kadar anlattığımız varlıklardan daha mükemmel bir varlık vardır: Bu varlık akıldır.
İnsana öküz gibi güç, at gibi hız, deve gibi sabır, kuş gibi kanat, aslan gibi diş ve pençe, haşereler gibi mikroskobik göz, doğan gibi teleskobik göz ve diğer hayvanlara verildiği gibi pek çok özellikler verilmemiştir.
Ancak ona hayvanlardaki bütün özelliklerden daha üstün bir özellik verilmiştir. Bu özellik düşünen akıl gören ruhtur.
İnsan bu aklı sayesinde öküz, at, deve gibi büyük hayvanları evcilleştirerek onları ihtiyaçlarını temin için çalıştırmıştır.
Tekerleği bulmak sureti ile gücünü ve hızını kat-kat artırarak bugünkü medeniyet seviyesine ulaşmıştır.
Mekanik sistemleri bulmak sureti ile çok uzun mesafeleri çok kısa sürede kateden insan dünyayı büyük bir beldeye çevirmiş, bu sayede her şeyi mekanik aletler vasıtası ile yapar hale gelmiştir.
Yine akılları sayesinde balıklar gibi denizlere dalmış. Kuşlar gibi göklerde uçmuş. Hatta yüzme ve uçmada onları geçmiştir.
Tabiat kuvvetlerine hakim olan insan kayaları parçalayıp, denizleri yarmış. Buharı, gazı, elektriği daha sonra atomu kendilerine hizmetçi yaparak fezaya açılıp gezegenlere varmıştır.
Teleskobu bularak görme alanını milyonlarca kere güçlendirmiştir.
Yine insana hayvanlar kadar hassas bir duyu organı verilmemiştir. Ancak o icad ettiği aletler sayesinde kilometrelerce uzakta uçan sineğin kanatlarının sesini duyar hale gelmiştir.
Şimdi sorarım size çeşitli maddeleri kullanarak bütün bu harika araçları icad eden insan aklı kör tesadüflerin eseri olabilir mi?