Tarihi Delil

Yaratılış, ahlak, fıtrat, vahiy delilinden başka bir de "tarihi delil" vardır.

İnsanlık tarihi boyunca sıcak, soğuk bütün iklimlerde, farklı renklerde fakir, zengin bütün insanlar farklı şekillerde de olsa her zaman Allah'a inanmışlardır. Kitabın başında çeşitli ilim adamlarından da alıntılar yaparak belirttiğimiz gibi medeniyete sahip bütün toplumlarda din her zaman var olmuştur ve var olmaya devam edecektir. Tarih boyunca belki sanatsız, ilimsiz, felsefesiz milletler olmuştur. Ancak dinsiz bir millet asla olmamıştır.

Tarih boyunca her milletin inandığı ibadet ve tazim ettiği bir ilah olmuştur. Bu inanç onların ahlakına, yaşantılarına kadar tesir etmiştir. Beşeriyet tarihi boyunca bütün insanlığın birleştiği bir şey nasıl batıl olabilir.

Düşünceye, tarihi verilere ve akla saygı duyan her insan, belirttiğimiz bu tarihi birliği Allah'ın varlığını destekleyen delil olarak kabul eder.

Bazı insanların hatta çoğunun yanlış ilah tasavvuru hakikate gölge düşürmez bilakis bu hakikati destekler çünkü insanlardaki aşırı ilah şuuru, onları pek çok ilaha inanmaya, itibar ettikleri kişilere ilahlık vasfı vermeye götürmüştür. Yahut itibar ettikleri bu insanlarda, ilahi sıfatların tecelli ettiği gibi birçok yanlış düşüncelere sapmışlardır. Bundan dolayı peygamberlerin en önemli görevleri bu sapmaları düzeltmek, sapanların inançlarını doğrultmak, onları putculuk ve hurafelerden kurtarmak olmuştur. Kur'an'ın bizi yeryüzünde gezmeye, burda yaşayan insanların tarihini görmeye, geçmişteki hak ile batıl mücadelesinden ibret almaya, orda bulunan eserleri kalp gözü ile incelemeye teşvik etmesinde, elbette büyük hikmetler vardır.

"Onlar kendilerinden önce geçen milletlerin akıbetlerini görmek için yeryüzünde dolaşmazlar mı?" (Muhammed Suresi, 10)

"De ki: Yeryüzünü dolaşarak yalancıların sonlarının nasıl olduğunu görün." (Enam Suresi, 11)

"Yeryüzünde hiç gezip dolaşmadılar mı ki bu sayede düşünecek kalplere, işitecek kulaklara sahip olsunlar. Şüphesiz gözler kör olmaz, ancak göğüslerdeki kalpler kör olur." (Hacc Suresi, 46)

Bütün tarihi tecrübeler Allah'ın varlığına imanın, doğru bir hareket olduğuna ve bu imanın insanın zaruri ihtiyaçları arasında bulunduğuna şehadet etmektedir. İman, ferdin kötülüklerden arınarak, mutlu olması için zaruri olduğu gibi, toplumun devamı ve gelişmesi için de zaruridir.

Ustad Akkad;

"Bütün tarihi olaylar ve tarihi tecrübeler bize dinin gerçek olduğunu gösteriyor. Hiç kimse herhangi bir toplumun dini inançlardan soyutlanabileceğini, ferdin toplumla ilgi kurarken dini bir kenara itebileceğini iddia edemez."

"Tarih bize toplumsal hareketlerin en önemli amilinin din olduğunu söyler."

"Din amili ne ırk, ne vatan, ne adet, ne ahlak ne de Kanun amili ile kıyaslanamayacak kadar güçlüdür. Bilakis kişiyi vatana topluma, ırka bağlayan en önemli faktör dindir."

"Kişi ile din arasındaki ilgi başka hiçbir bağa ihtiyaç göstermeyecek kadar güçlüdür. O, çok geniş bir alana yayılmıştır. Gizli, açık, zahir, batın geçmiş gelecek sonsuza kadar hep o vardır.

Dinin gerçekliğini, dindar bir cemaat ile dini bağları zayıf olan bir cemaati incelemek sureti ile anlamak mümkündür."

"Yahut dindar ve istikamet sahibi biri ile dinden uzak olan birini karşılaştırmak suretiyle anlamamız da mümkündür."

Zira dindar cemaat ile dinden uzak cemaat arasındaki fark veya sahih imana sahip kişi ile inançsız kişi arasındaki fark meyve veren ağaçla kökleri kurumuş ağaç arasındaki fark gibidir.

Kalbinde hayat olmadığı halde, güçlü olan kişi nadirdir. Bilakis güçlü görünen kişiler de güçlü değildir. Zira onların kalplerini iman değil imansızlık ve şaşkınlık işgal etmiştir. (İslam akaidi 15-16)