Tevhid Allah'a İmanın Özüdür

Kıymetli kardeşim; Allah'a imanın bütün İslam inançlarının özü olduğunu anladı isen, şimdi burda sana gereken Tevhidin Allah inancının özü olduğunu bilmektir. Zira tevhitten soyutlanmış bir iman, küfürdür, şirktir, büyük bir zulüm ve apaçık bir sapıklıktır.

Bunun içindir ki Ey Müslüman! Allah'ın emrettiği, dinini onun esasları üzerine kurduğu, kitabını ve resulünü o doğrultuda gönderdiği TEVHİDİN hakikatini bilmen gerekir. Zira dünya ve ahiret saadeti, tevhidin taklitten tahkike geçmesine ve Allah'ı her türlü şirkten beri kılmakla mümkündür. Birçok grup kendilerinin gerçek tevhid ehli dışındakilerinin ise batılda olduklarını iddia ederler.

Herkes Leylayı elde ettiğini sanıyor. Ancak, Leyla ne onu ne de berikini kabul etmiyor.

Aristo'nun felsefesini savunanlar ve kendilerini "Müslüman filozoflar" diye adlandıranlar, gerçek tevhid ehlinin kendileri olduğunu savunurlar. Bunlar Allah'ı (cc), sıfat ve mahiyetten soyutlanmış mutlak bir varlık olarak kabul ederler. Bunlara göre Allah, herhangi bir sıfatla sıfatlanamayacağı gibi, ona mahsus bir sıfat ta yoktur. Bilakis onun sıfatları, ya selbi veya izafidir. Öyle ki işi semavi dinleri gönderen, alemi yaratan, onu yöneten, içindekileri bilen... bir rab anlayışını inkâra kadar götürürler. Bununla da kalmayıp, feleklerin ebedi olduğunu, öldükten sonra dirilmeyi, peygamberliğin çalışarak elde edileceğini ve bir meslek olduğunu, Allah'ın bazı olayları bilmediğini, görülen alemdeki varlıkları değiştiremeyeceğini, felekleri bölemeyeceğini, helalin haramın, emrin, nehyin, cennetin, cehennemin olmadığını iddia ederler, işte bütün bunlar filozofların tevhididir!

Sana "Vahdeti Vücut" daveti ulaştı mı? Onlara göre de gerçek tevhid ehli kendileridir. Kendilerinin dışındakiler haddi aşanlardır! Bunların tevhid anlayışını biliyor musun?

Vahdeti vücudu savunanlara göre, Hak Teâlâ mahlukatın aynıdır. Mevcudatın vücudu, hakikati ve mahiyetidir. O her şeyin işaretidir Her şeyde, onun mevcudatın aynı olduğuna dair işaret vardır. Taaddüt yanlış anlayıştan kaynaklanmaktadır. Yoksa gerçekte taaddüd yoktur. Her şey tektir. Onlara göre, Koca ile hanımı, kurbanı kesenle, kesilen, yiyenle, yenilen aynı şeylerdir. Bu durum onlara göre bir sırdır.

Bu tevhid anlayışına göre; Firavun, Nemrud ve benzerlerinin Kamil mümin, arifi billah oldukları sonucu ortaya çıkar. Yine bu anlayışa göre, putlara ibadet edenler, gerçekte Allah'ın ta kendisine ibadet etmektedirler. Dolayısı ile onlar da doğru yoldadırlar... Bu anlayışın bir başka neticesi ise helal ile haramın, anne, kız-kardeş ile yabancının, su ile içkinin, evlilik ile zinanın hiçbir farkı yoktur. Hepsi tekbir varlıktır. Yine bu anlayışa göre, peygamberler insanların yollarını daraltmış onları hedeften uzaklaştırmışlardır. Halbuki hakikat peygamberlerin getirdiklerinden farklıdır!

Anlatmadan geçeceğimiz diğer bir anlayışta Mutezilenin tevhid anlayışıdır. Bu fikri savunanlar kendilerini "Tevhid ve Adl ehli" olarak isimlendirmişlerdir. Tevhidi "usulü Hamse" (beş esas)den biri olarak değerlendiren Mutezile'nin tevhid anlayışında şu hususlar dikkati çekmektedir.

Bunlardan en önemlisi kaderi inkâr etmeleridir. Yine Mutezileye göre Allah'ın iradesi ve kudreti kâinattaki her şeyi kapsamaz. Sonradan gelenler bu görüşlere Cehmiye'nin tevhid anlayışını ekleyince onlara göre gerçek tevhid ortaya çıktı. Sonuç! Kaderin Allah'ın güzel isimlerinin ve yüce sıfatlarının inkârı.

Bu şaşı tevhid anlayışının tam karşıtı ise Cebriye'nin tevhid anlayışıdır. Bunlara göre bir işi yaratan da yapan da Allah'tır. İnsanların hiçbir güçleri ve ihtiyarı (isteyerek) yaptıkları hiçbir iş yoktur. Yaptıkları işleri gerçekte kendileri yapmadıkları gibi, yaptıklarının hiçbir değeri de yoktur. Bilakis onlar, rüzgarın önündeki ağaç yaprağı gibidirler. Onlara göre; Allah(cc) bir işi yaparken gaye ve hikmet gözetmez. Halbuki basiret sahibi olan hiç bir kimse bu kadar cahil olamaz. Bu anlayış Müslüman halkı saptıran yanlış bir tevhid anlayışıdır. Ne yazık ki bu fikirleri savunanlar dindar, salih hatta önderlik iddiasında olan kişilerdir.

Bu şekilde inananlar Allah'tan başkasına dua eder, ondan başkasından korkar ondan başkasından umarlar. Korktukları bu kişilerin veli, aktab, evsad, ebdal olduklarını iddia ederler.

Veli olduklarını iddia ettikleri bu kişilerin kabirlerini tavaf eder. Allah'tan daha çok onlardan ister onlara sığınırlar. Topladıklarını onlara taşır, işlerinin görülmesini, sıkıntılarının giderilmesini onlardan isterler. Bütün bunları onları "Allah ile kendileri arasında vasıta" olarak gördükleri için yaparlar.

Bir diğer tevhid anlayışı da, Hıristiyanların tevhid anlayışıdır. Onlara göre mensub oldukları din, Tevhid dinidir. "Allah üçün üçüncüsüdür" demelerine rağmen tevhid çizgisinden sapmadıklarını sanırlar. Onların inancına göre Baba, oğul, ruhul kudüs bir aile veya bir şirkettir. Tanrı olan bir baba, Tanrı olan çocuk, üçüncüsü ise Ruhul Kudüs'tür.

Onlara; "Bu iddialarla birlikte kendinizi nasıl muvahhid sayıyorsunuz? dendiği zaman "Üç bir, bir ise üçtür!" derler. Bunların inancı ne akıl ne de mantıkla anlaşılamaz. Bütün bu anlatılanlar, İslam’ın gerçek tevhid anlayışını anlatmanın, en önemli vecibelerden biri olduğunu gösterir. Gerçek Tevhid anlayışı açıklanmalı ki, hak ile batıl ortaya çıksın.