NAMAZIN RÜKÜNLERİ
Namazın rükünleri on sekiz tanedir:
1- Niyet getirmek.
2- Gücü varsa kıyama durmak. (Bu rükün farz namazlar içindir. Nafile namazlarda ayakla durmaya gücü yetse de yine de oturarak namaz kılınabilir ama sevabın yarısı gider.)
3- İhram tekbirini almak.
4- Fatiha-ı şerifi okumak. "Bismillahirrahmanirrahim" Ayet-i kerimesi de fatihadandır.
5- Rükû'a varmak.
6- Rükû'da tuma'nine yapmak.
7- Rükû'dan kalkıp ve doğrulmak.
8- Doğrulmada tuma'nine yapmak.
9- Secdeye gitmek.
10- Secdede tuma'nine yapmak.
11- İki secde arasında oturmak.
12- Bu oturuşta tuma'nine yapmak.
13- Son oturuş.
14- Son oturuşta ettehiyyatı okumak.
15- Son ettehiyatta salavat-ı şerife getirmek.
16- Birinci selamı vermek. (İmama uyan kimse imam iki tarafa selam verdikten sonra birinci selamı vermelidir. İanetu’t-Talibin, 1/121)
17- Namazdan çıkmaya niyet etmek, (sahih olan görüşlere göre bu namazın rüknü değildir, sünnettir)
18- Belirttiğimiz şekilde rükünlerin tertibine riayet etmek (yukarıda sayılan on altı rüknü arka-arkaya yapmak).
Niyet etmek: Namaza başlamak için niyet etmek gereklidir. Niyyetin yeri kalptir. Bu nedenle namaza durulduğu zaman kalben niyet etmek gerekir. Niyeti lafzen ifade etmek ise sünnettir.
Niyette Allah rızası için namaz kılmaya kalben karar vermek gerekir.
Mesela sabah namazının farzı için şöyle niyet getirilir:
"Niyyet ettim Allah rızası için sabah namazının farzını eda etmeye..."
Farz namaz için niyyetin 3 şartı vardır:
a) Namazı kasdetmek.
b) Namazın vaktini tayin etmek.
c) Farz namaz olduğunu söylemek.
Farz namazlarının önce veya sonrasında kılınan sünnetler gibi belirli nafile namazlarının niyetinde iki şart vardır:
a) Namazı kasdetmek,
b) Hangi nafile olduğunu veya hangi vaktin sünneti olduğunu tayin etmek.
Eğer mutlak olan veya belirli olmayan bir nafile namazı ise bunun da bir şartı olup, o da yalnızca namazı kasdetmek yeterlidir.
Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurur:
"Ameller ancak niyetlere göredir. Herkese de sadece niyet ettiği vardır. Kimin hicreti Allah ve Resulüne ise, onun hicreti Allah ve Resulune'dir. Kimin hicreti elde etmek istediği dünyaya veya nikahlayacağı kadına ise o kimsenin hicreti de onlaradır". (Buhai, 1; Müslim, 1907)
Niyet eden bir kimsenin niyetini ağızdan söylemesi, eda veya kaza olduğunu söylemesi, Allah Teala'ya izafe etmesi, kıbleye karşı yönelişi ve rekatlerin adedini zikretmesi sünnettir.
Niyetin yeri kalptir, tam olması için namaza başlama tekbiri olan iftitah (ihram) tekbiriyle olması gerekir. Namaz kılanın ihram tekbiri telaffuzu namaz niyetiyle beraber olmalıdır. Yani niyetten hemen sonra tekbir getirilmelidir.
Niyetin delili abdest niyetinde ve yukarıda geçtiği gibi "Bütün ameller niyetlere göredir" hadisi şerifidir.
Gücü nisbetinde yani kudreti varsa ayakta durmak: Bunun delili de İmran bin Huseyn şöyle diyor: "Bende basur vardı. Hz. Peygambere nasıl namaz kılmam gerektiğini sorduğumda, O şöyle buyurdu:
"Ayakta kıl. Eğer buna gücün yetmiyorsa oturarak kıl. Buna da gücün yetmiyorsa bir tarafına uzanarak namazını kıl." (Buhari, 1045)
Nesai de devamla, "Buna da gücün yetmiyorsa göz işareti ile namazını kıl" ilave eder..
Burdan anlaşılmaktadır ki Allah Taala insanı gücü dahilinde sorumlu tutmaktadır. Kişi namaz kıldığı zaman ayakta iken dimdik durmalıdır. Eğer hastalık veya bir sakatlık durumu ya da bunlara benzer bir mazeret varsa o zaman gücü nisbetinde kılacaktır.
Yalnız nafile namazlar böyle değildir. Hasta olsun veya olmasın oturarak da kılabilir. Ancak nafileleri ayakta kılmak sünnettir. Peygamberimiz (s.a.v.) nafile namazlar için şöyle buyurmuştur:
"Kim namazı ayakta kılarsa bu daha efdaldir. Kim de oturarak kılarsa ayakla kılanın sevabının yarısını elde eder. Uzanarak kılanın sevabı da oturarak kılanın sevabının yarısı kadardır." (Buhari, 1066)
İftitah (İhram) tekbiri: Lafız olarak "Allahu Ekber" demektir. Bunun delili için Hz. Ali (k.v.) demiştir ki: Resulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Namazın anahtarı temizliktir. Girişi tekbir almak. Çıkısı da selam vermektir." (Ebu Davud, 61)
İftitah (ihram) tekbirinin sıhhati için bazı şartlar vardır.
İhram tekbirinin şartları:
a) İhram tekbiri ayakta, dik bir şekilde durup getirilmelidir.
b) Kıbleye yönelerek söylenmelidir.
c) Tekbir lafzı "Allahu Ekber" olarak Arapça söylenmelidir.
d) Tekbiri getiren kişi kendisi duyabilecek şekilde söylemelidir (sağır ve dilsizler mazaret sahibidirler).
e) İhram tekbiri ile namaz niyeti birlikte olmalıdır.
Fatihayı okumak: Delili: Ubade ibni Samit Peygamber (s.a.v.)'den şu hadisi rivayet eder: " Ümmü Kur'an-ı okumayanın hiç bir namazı yoktur." (Muslim, 394) Buradaki Ümmül Kuran Fatiha’ya hamledilmiştir.
Besmelenin (Bismillahirrahmanirrahimin) fatihadan ve Kur'anın her suresinden bir ayet olduğuna delil olarak Enes İbni Malik şöyle rivayet eder: Bir gün Peygamber (s.a.v.) aramızda iken birden vahiy halini aldı. Sonra başını kaldırıp tebessüm etti. Bunun üzerine biz:
Ey Allah'ın Resulü sizi tebessüm ettiren nedir' diye sorduk.
Hz. Peygamber (s.a.v.) cevaben: "Şu anda üzerime bir sure nazil oldu" buyurdu ve okumaya başladı: "Bismillahirrahmanirrahim (Ey Muhammed) şüphesiz ki biz sana kevseri verdik." (Kevser: 108/1)
Fatiha için şu şartlar gereklidir:
a- En az duyacağı kadar okumak. (Sağır ve dilsiz değilse)
b- Tertibi üzere ve peşpeşe okumak.
c- Okumayı doğru yapmalı, yanlışlık yapmamalıdır. Yapılan eksiklik namazın bozulmasına da sebep olabilir.
ç- Şeddetlere dikkat edilmelidir. Mesela "İyyake na'budu ve iyyake nestâin"in şeddetleri söylenmeyerek “iyake na'budu ve iyake nestain” şeklinde okunursa mana bozulur. Çünkü "İyyake" Ancak sana ibadet ederiz... "İyake" ise güneş ve ay ışını anlamı çıkar ki mana tamamıyla ters olur.
d- Fatihayı arapça okumak.
e- Fatihayı ayakta iken tamamlamak.
Fatihayı okuyamayan mazeret sahipleri (sağır, dilsiz gibi) onun yerine ezbere bildiği yedi ayet okumalıdır. Eğer yedi ayet de bilmiyorsa veya telaffuz edemiyorsa o sure kadar ayakta Allah'ı zikrettikten sonra rükua gitmelidir.
Rüku': Fatihayı okuduktan sonra ruku'a gidilir. İmkanlar elveriyorsa elleri diz kapaklarına yetişecek kadar eğilmelidir. En kamil şekli ise sırtın yere paralel olacak şekilde düz olmasıdır.
Rükûun farz olduğunun delili şu ayet-i kerimedir.
"Ey iman edenler rüku edin, secde edin" (Hac: 22/77)
Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadiste Resulullah (s.a.v.) bir kişiye namazı şöyle tarif etmiştir:... Resulullah (s.a.v.) buyurdu ki: "Namaza durduğun vakit ihram tekbirini al. Sonra ne kadar kolayına gelirse o kadar Kuran oku. Sonra rükua varıp ta tatmin oluncaya kadar dur. Sonra basını kaldırıp ayakta tam doğruluncaya kadar dur. Sonra secdeye git ve orda tatmin oluncaya kadar kal. Sonra basını kaldırıp ta tatmin oluncaya kadar otur. Sonra bunu namazının tümünde de böylece yap." (Buhari, 352; Müslim, 397)
Rüku'da tuma'nine: Delili ise Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği hadisteki Resulullah'ın "Tatmin olmak" sözleridir.
Rüku'dan sonra i'tidal ve i'tidalda tuma'nine yapmak: İ'tidal rüku'dan kalkıp doğrulmaktır. Tuma'nine de duraklamak demektir. Hz. Aişe şöyle rivayet eder: "Resuli Ekrem başını rükudan kaldırdığında düz bir şekilde dikilmedikçe secde etmezlerdi, secdeden kalktıktan sonra düzelmedikçe ikinci secdeye gitmezdi. Her iki rekatta Ettahiyat okurdu. Oturduğunda sol ayağını yayar, sağ ayağını da dikerdi... Namazı da selam vermek suretiyle sona erdirirdi." (Müslim,498)
Hadis-i şeriften bilinmektedir ki rüku'dan sonra itidal ve orda da tuma'nine yapmak gereklidir.
Secde yapmak ve secdede tuma'nine yapmak: Secde yapmak, secdede tuma'nine ve iki secde arasında tuma'nine yapmak için deliller yukarıda rüku' maddesinde geçen Hac suresi 77. ayeti kerime ve Buhari'nin 352 nolu hadistir.
Ayrıca Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği (Müslim, 397) hadisten anlaşılmaktadır ki secdelere gitmek, secdelerde ve iki secde arasında tuma'nine yapmak ta delil olarak gösterilebilir.
Son oturuş: Namazın sonunda selam vermeyi gerektiren oturuştur.
Ebu Humeydi Es-Saidi şöyle rivayet eder.
"Hazreti Peygamber (s.a.v) ikinci rekatın sonunda sağ ayağını dikip sol ayağı üzerine otururdu. Son oturuşta ise sol ayağını altından çıkarıp sağ ayağını da dikerek makadı üzerine otururdu." (Buhari, 794)
Son oturuşta Ettehiyat okumak: Abdullah ibni Mes'ud şöyle anlatıyor. "Hz. Peygamber ile namaz kılarken namaz oturuşunda selam Allah'ın üzerine, selam falan kişiye derdik. Bir gün Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Selam Allah'ın kendisidir. Biriniz namaza oturduğunuzda, Tahiyyat Allah'adır, desin (Ettehiyat okusun)." (Buhari, 5806, Müslim, 402)
Son ettahiyatta Peygamber (s.a.v)'e salat ve selam getirmek: Bunun farz olmasının delili şu ayeti kerimedir: "Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler siz de ona salat getirin." (Ahzab: 33/56)
Bir hadiste Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Biriniz namaz kıldığı vakit, aziz olan Allah'ı hamd ve sena ederek başlasın, sonra Peygambere salat ve selam etsin. Bundan sonra dilediği şekilde dua etsin." (Tirmizi, 3475)
Birinci Selam: Delili, Hz. Aişe'den rivayet edilen şu hadistir: "Hazreti Peygamber namaza tekbirle başlar, selamla bitirirdi." (Müslim, 498.) Namazdan çıkmaya niyet etmek sahih görüşlere göre sünnettir.
Rükünlerin tertibine riayet: Delili, Ebu Hureyre'nin rivayetinde Rasulullah’ın bir sahabeye öğrettiği ve geçen hadis-i şerifin hükmünden öğrenmekteyiz. (Müslim, 397.)