ZAMÂN (MALLA KEFALET)

Kişinin zimmetinde miktarı bilinen mala zamin (yükümlü) olmak sahihtir. Hak sahibi yükümlülük şartları mevcutsa hakkını zaminden (kefilden) isteyebildiği gibi mazmundan (borçlusundan) isteme hakkına sahiptir. Zamin (kefil) kefalet ve ödemeyi esas borçlunun izniyle ödemişse hakkını ondan ister.

Bilinmeyen şeyin zamini (kefaleti) ve kesinleşmemiş alacaklar için zaman (kefalet) sahih değildir. Ancak "Bey'el derk" sahihtir.

Kefalete delil olarak Hazreti Yusuf'un dilinden varid olan şu ayettir:

"Onu (Hükümdarın su tasını) getiren kimseye bir deve yükü ikramiye var ve ben de buna kefilim." (Yusuf : 12/72)

Sünnette delil. Ebu Umame'den rivayete göre Resulullah şöyle buyurmuştur:

"Kefil, kefil olduğu ve taahhüt ettiği borcu yüklenendir." (Tirmizi, 1265.)

Seleme bin Akve şöyle rivayet eder:

" ... Üçüncü bir cenaze daha getirildi. Cenaze sahipleri şöyle dediler:

- Ey Allah'ın resulü cenaze üzerine namaz kıldır.

Resulullah:

"Geride bir şey bıraktı mı?" dedi.

Onlar:

-Hayır, dediler.

"Peki ölünün üzerinde borç var mı ?" sorunca, cenaze sahipleri,

-Üç dinar borcu var, dediler.

- "O zaman arkadaşınızın namazını siz kıldırın." buyurdu. Bunun üzerine Ebu Katade şöyle dedi:

-Ey Allah'ın resulü cenaze üzerine namaz kıldır, onun borcu benim üzerime vaciptir. Ebu Katade borcu ödemeye kefil olunca Resulullah bu cenaze üzerine namaz kıldırdı. (Buhari, 2168.)

Zamin'in (kefilin) akil, baliğ ve tasarrufla yetkili olması şarttır.

Miktarı bilmen tüm zimmetteki istikrarlı borçlar için zamin (kefil olmak) sahihtir. Borçlunun haberi ve izniyle ister vadesi geçmiş bir borcun, ister vadesi dolan bir borcu alacaklıya verdiği şeyi ondan geri alabilir ama daha önce izin almamışsa ödediği şeyi borçludan talep edemez.

Bey'el Derk: Alış-verişte satılan malın veya bedelin başkasına ait olma şüphesi karşısında kefil olmaktır. Bu caizdir. Mesela,

"Bu bahçeyi, Zeyd'e satılacağına ben kefilim" demesi sahih olmaz.

Zamân El Derk: "Şayet bu para veya mal gasp veya hırsızlık malı çıkarsa ben zaminim" demesi gibi.

Zamânın Rükünleri

1- Zamin: Zaminin teberruda bulunma ve seçme ehliyetine sahip olması şarttır. Onun için çocuk, deli ve sefehlikten dolayı malı hacredilmiş ölüm hastalığına yakalanmış bir hasta, malının tamamını karşılayacak miktarda borçlu ve zorlanan kişi zamin olamaz.

2- Mazmunun ânh: Borçlu olan kimsedir. Borçlunun rızası ve kabulü şart olmadığı gibi, zaminin onu tanıması da şart değildir.

3- Mazmunun leh: Hak sahibi olan kişidir. Zaminin onu tanıması şarttır. Ama, onun rıza ve kabulü şart değildir.

4- Mazmunun fih: Borcun kendisidir. Menfaat de olabilir. Borç veya menfaatin sabit olması gerekir.

Zamin olacak kişi tarafından borcun miktarının bilinmesi de şarttır.

Mesela "Zeyd'den alacağın şeyi ben karşılarım" veya "Ona satacağının değerini ben karşılarım" der ama, bunun miktarını bilmiyorsa, verdiği söz onu bağlamaz, bu konuşması fasittir.

Zaman konusu olan borcun belli olması da gerekir. Mesela birinin bir başkasından ayrı cinslerden veya tek cinsten iki alacağı varsa ve alacaklıya "Onlardan birini üzerime alıyorum" derse, geçerli olmaz.

5- Siga: Lazım olanı ifade eden lafızdır.

"Malını veya falandan alacağını garanti ediyorum." yahut, "Falan kimseyi buraya getirmeye kefil oluyorum." demesi gibi.