Vakfın Rükünleri
Vakfın rükünleri dörttür:
1- Vakfeden:
Vakfeden kişinin mükellef olması, hür ve serbest olması, hayır yapmaya ehil olması ve vakfettiği şeyin sahibi olması şarttır. Onun için çocuğun, delinin ve bunların velilerinin, zorlanan kişinin, savurganlıktan dolayı malı hacr edilmiş olanın, muvakkat veya sürekli o maldan faydalansın diye kendisi hakkında vasiyette bulunulmuş olanın vakfetme yetkileri yoktur ve vakıfları sahih değildir.
2- Vakfedilen şey:
Bunun şartı belirli bir mal olması, vakfedenin mülkü olması, bir şahsın mülkiyetinden başka birinin mülkiyetine intikale imkânı olması, mubah bir faydasının olması ve bu fayda olurken kendisinin yok olmamasıdır.
Bu şartlarda vakfedilen şeyin tarla ve ev gibi gayrimenkul olabileceği gibi kitap ve buna benzer menkul yahut ortak bir şey de vakf edilebilir.
Kaynar suyun, kuyuların, meyveleri için ağaçların ve süt, yün ve kılları için hayvanların da vakfedilmesi sahihtir.
3- Kendisine vakfedilen: Bu da iki kısımdır:
a) Muayyen (Belirli olan şeyler):
Kendisine vakfedilen muayyen (belirli) bir kimse ise, vakfedilen şeyin ona temlik edilebilecek özelliklerde olması şarttır. Mesela kişinin oğlu olmadığı halde oğluna vakıf yapması sahih değildir. Ayrıca kendisine vakfedilen kimse hazır ise, hemen onun kabul etmesi, hazır değilse haberi duyunca kabul etmesi veya mükellef değilse velisinin bu vakfedilen şeyi onun namına kabul etmesi gerekir. Vakfetme bir ma'siyete de (günaha) sebep olmamalıdır.
Zımmiye, ancak sahip olabileceği (gereğini kullanabileceği) bir şey vakfedilebilir. Onun için zımmi birine Kur'an-ı Kerim ve ilmi kitaplarla Müslüman bir köle vakfetmek caiz değildir. Mürted, müşrik ve kâfir birine vakf yapılamaz. Yapılsa da sahih değildir.
b) Gayri Muayyen (Belirli olmayan) yerler:
Bunun şartı ise günaha sebebiyet vermemesidir. Alimlere, mescidlere ve fakirlere vakf yapılabileceği gibi, zenginlere de vakf yapılabilir.
Ayrıca fasık ve zimmilere de vakfetmek caizdir. Çünkü bu durumdakilere sadaka verilebilir.
4 - Siga:
"Falan şeyi falan kimseye vakfettim" veya "Falan Şeyi falan kimse için sebil ettim" gibi vakfetmeyi ifade eden lafızlardır.
Bunun şartı ise ebedi olmasıdır.
Mesela: "Bir seneliğine vakfettim" demek sahih olmaz. Muhayyerliğin de olmaması gerekir.
Mesela; "Falan şeyi dilediği zaman geri vermesi" yahut ''Falan kişinin kendisini ortak etmesi şartıyla vakfettim" demekle de sahih olmaz.
Kişi kendi eli altında bulunan maldan istediği kadar infak edebileceği gibi, o mal, kendisinden hayır görülsün diye kişilere veya herhangi bir hayır kurumuna hayır ettiği şartlar dahilinde bırakabilir.
Bu aslında çok hayırlı bir iştir. Çünkü malın sahibi mal zimmetinde iken veya kendisi hayattayken istediği gibi hayır için tasarrufta kullanabilir. Ama bu mal vakfettiği zaman ölümünden sonra da varislerinin bu malda herhangi bir hakkı kalmaz. Bu nedenle o mal hayır cihetiyle devam eder. İnsanoğlu hayatta iken böyle bir hayırlı işe teşebbüs etmişse öldükten sonra hayatta iken bu sevabı yapıyormuş gibi kendisi için gelir getiren bir yatırım gibi olur. İnsanoğlu hayattayken böyle hayırlı yollara başvurmamışsa ölümünden sonra o maldan sadır alabilecek hayırlı işler olsa da faydalanabilir diyemeyiz. Ancak başka cihetle faydalanıyorsa orası ayrı, yani salih çocuk yetiştirmiş. O çocuk salih olduğu için hayırlara tevessül etmişse o ayrıdır.
Vakıf apayrı bir konudur. Kendisinden hayır görülsün diye onu hayırlı yerlere hapsetmek. Kendisi bu işe bizzat vesile olduğu için büyük bir hayır adımını atmış oluyor.