UMRA VE RUKBA
Umra: Mal sahibinin birine, 'Bu malı sana umra ettim', veya 'Ömrün boyunca bu malı sana hibe ettim' gibi sözlerdir. Bu hibe, hibe edenin ömrüne bağlı olduğu için 'Umra' ismini almıştır.
Rukba: Mal sahibinin birine, 'Sen benden önce ölürsen mal bana dönecek, eğer ben senden önce ölürsem sana ait olacaktır' gibi sözlerdir. Bu hibe çeşidinde her biri diğerinin ölümünü beklediği için beklemek anlamına gelen 'Rukba' ismini almıştır.
Peygamberimiz (s.a.v.) bu iki hibe çeşidi ile ilgili şöyle buyurmuştur:
" Umra, verilen kimseye caiz ve rukba da verilen kimseye caizdir" (Tirmizi, 1351; Ebu Davud, 3558.) Alış-verişte olduğu gibi hibenin sınırlı bir zamana bağlanması caiz değildir. Ama yukarıdaki iki hibe çeşidi her ne kadar bir zamana bağlanmış ise de onlar bu kaideden istisna edilmiştir. Resulullah (s.a.v.) bunların hibe olarak cevazını belirtmişlerdir. Bu nedenle koşulan zaman şartı geçersiz ve hibe geçerli kılınmıştır. İmam Malik ve tabiileri 'Umra' hibesinde 'Umrayı alanın ölümü ile mal, onu verene ve onun varislerine, diğer mezheplerde ise 'Hibe olduğu için hibe olanın varislerine geçer, demişler.
Hibe geçen muamelelerden tamamıyla ayrı olan bir işlem olup, kişinin karşılıksız olarak malını zimmetinden çıkarıp başka birine veya bir yere vermektir ki bunun da bazı rükünleri vardır.
Hibenin rükünleri şunlardır:
1) Akid yapan iki taraf (Hibe eden ve kendisine hibe edilen):
Hibe edenin, hibe ettiği şeye hükmen sahip olması gerekir. Kendisine hibe edilenin ise, mülk edinmeye ehil olması gerekir. Şayet mükellef değilse, velisi onun yerine hibeyi kabul eder.
2) Siga: Bundan kasıt icab ve kabuldür. Hibe eden, "Sana şunu hibe ettim", kendisine hibe edilen de, "Kabul ettim" anlamında sözler sarfet-mesi veya bu anlamda olacak davranışlarda bulunması yeterlidir.
3) Hibe edilen şey: Satışı caiz olan her şey hibe edilebilir. Kendisine hibe yapılan kimsenin hibe edilen şeye malik olması ve hibe alanın da teslim almasıyla olur.