Azar; incitme, kırılma, çıkışma, zulüm. Azarlamak, paylamak, çıkışmak. Söz ile olan kötü alışkanlıklardandır. Çoğu zaman, insanların birbirleriyle yaptıkları muamelelerin olan karşılıklı anlaşmazlıklarda, güçlü tarafın çıkışmasıdır. Azarlamak fiili ve azarlamakta kullanılan sözler İslâm dini tarafından yasaklanmıştır.

İslâm'ın ruhunda azarlama yoktur. Azarlama yerine yumuşak muamele tercih edilir: "Kim yumuşak davranmaktan mahrum ise hayırdan da mahrum olur. "(Müslim, Birr ve Sıla, 23, 74) "Muhakkak ki Allah rıfk ile muamele edilmesini sever. " (Buhârî, Edeb, 35; Müslim, Selem, 10) Yumuşak davranmak, bir şeyde bulunursa onu süsler, bir şeyden de alınırsa onu lekeler." (Müslim, Birr ve Sıla, 23, 78)

"Bir din kardeşinin yüzüne gülmekliğin senin için sadakadır." (Tirmizî, 36, 2022) "Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yardımsız bırakmaz, onu azarlamaz. Hz. Peygamber üç defa kalbine işaret ederek: Takva, şuradadır. Kişiye kötülük namına müslüman kardeşini tahkir etmesi kâfidir. " (Müslim, Birr ve Sıla, 10, 32) "Kardeşinle münakaşa etme, onunla kırıcı şekilde şaka etme ve ona yerine getirmeyeceğin vaadde bulunma. " (Tirmizî, 57, 2063)

Azarlamak, sert konuşmak, şiddet göstermek insanlar arasında nefret ve düşmanlık doğurur. Karşıda bulunan kişinin söylediği doğru bile olsa, azarladığı için ona karşı kalbi soğur, muhalefeti başlar. İnatlaşma neticesi doğruyu kabul etmez.

İnsanlar fıtratları gereği rıfk ile yapılan muamelelerden hoşlanırlar. Yumuşak davranma neticesi kalp ısınır, inatlık ve muhalefet hisleri gevşer, hakkın kabulü daha bir kolaylaşır.

Hz. Peygamber (s.a.s.) insanları hiç azarlamamış, aksine yumuşak sözleriyle katı gönülleri yumuşatmıştır. On yıl hizmetinde bulunan Enes (r.a.) der ki: "Bana hiç bir zaman" "öf" bile demedi. Yaptığım bir iş için: "bunu neden yaptın?", veya yapmadığım bir iş için: "bunu neden yapmadın?" demedi. (Tirmizî, 68, 2084) "Bir gün Resulullah (s.a.s.) beni bir iş için bir yere gönderdi. Yolda giderken oynayan çocuklara katıldım oynamaya başladım. Biraz sonra yanıma gelen Resulullah'a baktığımda bana gülüyordu. Enes'cik, emrettiğim yere gittin mi?" diye sordu. Ben de "Evet şimdi gidiyorum, ya Resulullah dedim." (Müslim, Fedâil, 54) Hz. Peygamber bütün davranışlarında azarlama yerine akıl, basîret, yüksek anlayış, düşünce ve hikmet yolunu seçmiştir. (bk. en-Nahl, 16/125; Tâ-hâ, 20/43-44).

Kur'an-ı Kerîm'de, yapılan kötülüğe karşı insanların affedilmesi, azarlama yerine, iyilikle mukabele edilmesi istenmektedir. Hatta: "Münasebetsiz bir söz işittiklerinde ondan vazgeçiverirler ve bizim işlediklerimiz bize, sizin işledikleriniz size' diye dua ederler. " (el-Kasas, 28/54-55).

"İyilik ile kötülüğün bir olmayacağını Kur'an-ı Kerîm'de hatırlatan Yüce Allah; "Sen en iyi olanla mukabele et. Bir de görürsün ki, seninle arasında düşmanlık bulunan kimse sana yakın bir dost oluvermiş" buyurur. (Fussilet, 41/34-35)

"Kötülüğü en iyi şekilde karşıla" (Mü'minûn, 23/88) metodu uygulanırken insana şeytanın ârız olacağı, vesvese vereceği hatırlatılmaktadır. Böyle durumlarda Allah'a sığınılması istenmektedir. (Mü'minûn, 23/8889) Azarlamak fiili şeytanın işlerindendir. Nitekim insan kendine karşı yapılan kötülük, düşmanlık karşısında öfkelenir ve neticede akıl devreden çıkar. Aklın yerine hisler harekete geçer. İşte o anda şeytan insana hakim olur ve onu aldatır. Öfkelenen kişi de karşısındakini azarlamak suretiyle hislerini ve nefsini tatmin etmiş olur. Tabiî ki bu nefis; kötülüğü emreden nefistir. (Yusuf, 12/53) "Nefsin peşine koşma, arzusuna uyma! Uyarsan seni Allah yolundan alıkor" (Sâd, 38/26) ayetinin gerçeği ortaya çıkar. Müslümanların böyle durumlarda, öfkelerini yenmeleri ve insanların suçlarını affetmeleri istenmektedir. (Âli İmrân, 3/13; eş-Şûrâ, 42/37).

Kur'an-ı Kerîm'e göre (sadece harp zamanı) kâfirlere ve münâfıklara sert davranılması istenmektedir. (et-Tevbe, 9/74).

Şamil İA