Resulullah (s.a.s.)'ın amcası Ebû Talib ile birlikte gittiği Suriye seyahati sırasında Busra şehri civarında karşılaştığı hristiyan din adamı.

Hz. Peygamber (s.a.s.) yaklaşık dokuz veya on yaşlarında iken himayesinde kaldığı amcası Ebu Talib'in ticaret maksadıyla düzenlediği bir Suriye seferine katılmıştı. Mekke'den Suriye'ye giden yol üzerinde Kudüs ile Dımeşk şehirleri arasında bulunan bir yerde bir hristiyan manastırı vardı. Bu manastır Busra şehri ile Lut gölüne yakın idi. Ebû Talib'in kervanı her zaman olduğu gibi bu manastıra yakın bir yerde konaklamışken bu tapınakta yaşayan Bahira adındaki din adamının dikkatini çeken bir husus olur. Kervan uzaktan manastıra doğru yaklaşırken onu adeta sıcaktan koruyan bir bulut parçası sürekli olarak kafilenin üzerinde ve onunla birlikte yürüyordu. Bu kervanın bir bulut parçası tarafından gölgelendiğini gören rahip, kervandakileri yemeğe davet eder. Ebu Talib ve arkadaşları kervanda bulunanların en küçüğü olan Hz. Muhammed'i nöbetçi bırakıp rahibin bu davetine icabet etmişlerdi. Davetliler manastıra geldiği halde bulutun kervan üzerinde kaldığını gören rahip, dışarıda kimsenin kalıp kalmadığını sorunca dokuz on yaşlarında bir erkek çocuğunun olduğunu söylemişlerdi. Rahip Bahîra onun da getirilmesini istemiş ve asıl merakını bu çocuğu görünce gidermişti.

Nakledildiğine göre Bahîra Süryânî rahiplerden idi. Kendi döneminin ilimlerine vakıf bir zattı. Hz. İsâ'nın ulûhiyetini reddettiğinden diğer rahiplerin hışmına uğramış; bağlı bulunduğu manastırın reisi tarafından kovulmuştu. Bunun üzerine Bahîra, Busra civarında bir manastıra çekilmişti. Yanında kilisenin ileri gelenlerince nesilden nesile intikal eden "el-Enbâ" isminde bir kitap bulunuyordu ki bu kitapta Arabistan'da gelecek son peygamberin vasıfları anlatılıyordu. (Tecrid-i Sarîh Tercemesi, VI, 525-526).

Rahip Bahîra'nın elindeki İncil nüshasında ve söz konusu kitapta bulunan yakın zamanda gelecek peygamberin bütün özellikleri, bu çocukta mevcuttu. Bahîra Hz. Muhammed' in sırtına bakarak iki omuzu arasındaki peygamberlik mührünü görmüş ve amcası Ebû Talib'e şöyle demişti:

"Senin bu yeğenin ilerde büyük bir şöhrete kavuşacaktır. Bana sorarsan onu Suriye'ye yahudilerin çok bulunduğu bir yere götürme. Onda bulunan alâmetleri görürlerse O'nu öldürmeye kalkışmalarından korkulur. Onun için bu çocuğu al ve buradan götür."

Tarih kaynaklarının verdiği bilgilere göre Hz. Peygamber'in zuhuruna yakın dönemde yaşayan bütün yahudi ve hristiyanlar gelecek peygamberin bütün özelliklerini tanıyor ve yakın bir zamanda davetine başlayacağını biliyorlardı. Bazı Batılı araştırmacı ve ilim adamları son derece basit bir iddiada bulunarak Hz. Peygamber'in birçok bilgiyi hatta Kur'an'ı Rahip Bahira'dan aldığını ve İslâm'ı bu bilgiler üzerinde bina ettiğini ileri sürerler. Dokuz, on yaşlarında bir çocuğun bir iki saatlik bir görüşme sırasında bu kadar bilgiye sahip olmasının imkânsız olduğu, aklı başında olan her insanın takdir edeceği bir husustur. Kaldı ki Kur'an, indiği günden günümüze kadar kendisine güvenen herkese:

"Eğer Kur'an'ın Allah'tan başkası tarafından olduğunu iddia eden varsa, bu Kur'an'ın bir benzerini, bunu yapamıyorsa on suresinin, bunu da beceremiyorsa bari bir suresinin benzerini getirsin. " (el-Bakara, 2/23; Hûd, 11/13) diye meydan okumaktadır.

Şamil İA