Ana karnındaki çocuk hakkında kullanılan bir ıstılah. Bu devre, çocuğun ana karnına düştüğü andan itibaren doğuma kadar devam eder. Bir damla kan pıhtısından, giderek insan şeklini alan ve canlanarak dünyaya gelen cenin, bir yönüyle müstakil bir varlıktır. Çünkü sağ olarak doğması muhtemeldir. Bir yönüyle de anaya tabi bir varlıktır. Ana hareket edince hareket eder, ana istikrar bulunca, o da sükûnet bulur. Bu yüzden İslâm, anaya ait bazı hükümleri cenine de teşmil etmiştir.
Kur'an-ı Kerîm'de ceninin oluşum devreleri şöyle ifade edilir: "Biz sizi topraktan, sonra spermadan, sonra pıhtılaşmış kandan, sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yaratmışızdır. Dilediğimizi belli bir süreye kadar ana karnında tutarız sonra sizi çocuk olarak çıkartırız, böylece yetişip erginlik çağına varırsınız. Kiminiz öldürülür, kiminiz de çok ileri yaşlara ulaştırılır ki, bilirken bir Şey bilmez olur" (el-Hac, 22/5).
Hz. Peygamber'in çeşitli hadisleri ceninin oluşması devresine ışık tutar. Bir hadis şöyledir: "Şüphesiz sizden her birinizin ana karnında, yaratılışı kırk günde toplanır. Sonra bir o kadar günde kan pıhtısı, sonra bir o kadar günde et parçası olur. Sonra Allah bir melek göndererek bu dört kader programını yazması emredilir: İşleyeceği ameller, rızkı, eceli ve bedbaht veya mesud olacağı. Sonra ona ruh üflenir" (Buhârî, Bed'ü'l-Halk, 6; Müslim, Kader 1). Başka rivayetlerde, yine cenin devresinde çocuğun kız veya erkek, uzun veya kısa, sıhhatli veya hastalıklı ve benzeri olacağının da yazıldığı belirtilir (Müslim, Kader 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 374-375). Müslim'in bir rivayetinde, meleğin cenine kırkikinci gününde uğradığı ve çocuğun sûretini, kulağını, gözünü, derisini, etini, kemiğini tayin ettiği ifade edilir (Müslim, Kader 3).
Vahiy ve sünnette yer alan bu bilgiler çocuğun cenin devresinde anneden, onun yaşayış halinden, biyolojik, psikolojik, aklî ve benzeri özelliklerinden birtakım tesirler alacağına işaret olabilir. Nitekim tıp otoritelerinin çalışmaları, çocuğa irsiyet yoluyla ana-babanın pek çok özelliklerinin geçtiğini ortaya koymuştur. Meselâ Newman'ın yaptığı klasik araştırmalarda, zekâ seviyesindeki değişikliklerin % 68'inin irsiyete, geri kalan %32'sinin de çevre şartlarına bağlı olduğu anlaşılmıştır (J-C. Filloux, La Personnalité, P. U.F. Paris 1957, S. 18, 22).
Ceninin sağ olarak doğma ihtimali bulunduğu için, onun anne karnındaki varlığı korunmuş; lehine bir takım haklardan yararlanması esası getirilirken düşmesine sebep olana bazı cezalar öngörülmüştür.
Cenin sağ doğmak şartiyle, daha ana karnında iken şu haklardan yararlanır:
1- Mirasçı olur. Erkek veya kız olacağı henüz belli olmadığından, miras payındaki hissesi ona göre ayrılarak bekletilir.
2- Lehine vasiyet ve vakıf geçerlidir. Ancak bu tasarruflar yapılırken çocuğun anne karnında olduğu bilinmeli ve tasarruftan en az altı ay sonra çocuk doğmuş olmalıdır.
3- Ceninin nesebini ikrarda bulunmak da geçerlidir. Ayrıca babası cihetinden nesebi sabit olur.
Hanefilere göre cenine intikal eden mallar yed-i emîne teslim edilir. Yedi emin bunları artırmaya çalışmaz, yalnız muhafaza eder. Çünkü onun ölü doğma ihtimali de vardır. Çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise cenin için bir vasî veya velî tayin edilir ve bu kimse onun malını korur (İbn Abidîn, Reddü'l-Muhtar, Emîriyye, 1272, 455; es-Serahsî, el-Mebsût, XXVI, 86-87; Muhammed Ebû Zehrâ, Usulü'l-Fıkıh, s. 331 vd.)
İslâm'da cenini koruyucu hükümleri şöylece özetleyebiliriz. a- Hz. Peygamber, çocuk doğumunu arzu etmeyen eşler için azle, yani meninin dışarı akıtılmasına izin vermiştir. Buna kadının da rıza göstermesi gerekir. Aksi halde azil* mekruh olur (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', II, 334, 335).
b- Cenin anne karnında uzuvları teşekkül edinceye kadar (müstebinü'l-hilka) bir kan pıhtısı hükmündedir. Gelecek bir insan varlığını temsil ettiği için ona sebepsiz yere müdahale edilemez. Hz. Peygamber hac sırasında ihramlı kişiye kuş yumurtalarına zarar vermeyi yasaklamıştır. İnsan sperması, hayvanlardan daha fazla korunmaya lâyıktır. Ancak annenin sıhhati veya süt emen başka bir çocuğun korunması gibi sebeplerle düşürülebilir. Özürsüz düşürme haram sayılmıştır.
c- Uzuvların teşekkül etmesinden, ruh üfleninceye kadar düşürülürse, düşmeye sebep olana "gurre" denilen bir tazminat cezası gerekir. Gurre Hanefî'lere göre, diyetin yirmide biri, yani beş yüz dirhem (1400 gram gümüş' den ibaret bir tazminattır.) Hz. Peygamber devrinde on dirhem gümüş; bir dinar (dört gram) altın değerinde idi. Gurre, ceninin düşmesine sebep olan kimse tarafından, bir yıl içinde mirasçılarına ödenir. Hz. Ömer'in uygulaması da bu şekilde olmuştur.
d- Cenin canlı olarak düşer de, doğumdan sonra ölürse, suçlunun tam diyet ödemesi gerekir. Burada diyet üç yıl süreyle taksitlere bağlanır. Katil önce anneyi öldürür, daha sonra çocuk ölü olarak anne karnından çıkarsa anne için diyet ödemesi gerekir. Çocuk için bir şey gerekmez (es-Serahsî, el-Mebsût, XXV, 87-90; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, VIII, 324 vd.; İbn Abidîn, a.g.e., diyetler bahsi; Bilmen, Istilahât-ı Fıkhıyye Kamusu, III, 803).
Şamil İA