Başlangıcı olmayan. Ezeli ve ebedi olan yalnız Allah'tır.
Allah'a iman, O'nun zâtına, kemal sıfatlarına inanmayı ve vasfedilmekten münezzeh bulunduğu noksan sıfatlarını icmâli ve tafsîli olarak bilmeyi gerektirir (İ. Hakkı İzmirli, Yeni İlmi Kelâm, II, 87).
Allah'ın sıfatlan ezelidir, zatı ile kâimdir, ne ayrıdır ne gayrıdır. O'nun ezeli sıfatları; ilim, kudret, hayat, kuvvet, semi, basar, irade ve maşiyet, fiil ve kelâmdır. İslâm tarihinde özellikle kelâm sıfatı etrafında Hz. Peygamber'den sonraki devrede yoğun münâkaşalar olmuştur. Allah'ın ezeli sıfatlarını reddeden Cehm b. Safvan (128/745)'ın ortaya çıkmasıyla, Ehl-i Sünnet de Allah'tan başka varlıkların ezeli olduğunun söylenmesini küfür olarak nitelemiştir (Teftazâni, Şerhu'l Mekâsid, II, 269). Sünnet ehlinin inancı tamamen Kur'an ve Sünnet'e dayanır. Kelâm, Allah'ın ezeli sıfatıdır ve buna nazm denir. Bu nazm, kelimelerden mürekkeb olan Kur'an'ın ismidir. Kelâm, harf ve ses cinsinden değildir. Allah kendisinin sıfatı olan bir kelâmla mütekellimdir; kelâm, zatı ile kâim sükût ve afete aykırı bir sıfattır ve Allah, kelâmıyla emredici, nehyedici ve haber vericidir. Allah'ın kelâmı olan Kur'an-ı Kerîm, mahlûk değildir (Taftazanî, a.g.e., 167).
Allah'ın isimleri vardır. Bunlar ister ismi fail olsun, ister sıfatı müşebbehe olsun, ister mastardan menkul surette olsun, hepsinde vasıf anlamı gözetildiğinden bunlara sıfat denilir (Metin Yurdagür, Allah'ın Sıfatları Esmaû'l-Hüsnâ, İstanbul 1984, 46). Allah'ın isimleri mahlûkatıyla kıyas edilemez, onun isimleri aynı zamanda sıfatlarıdır ve bunlar tetâbuk halindedirler. Onun isimleri ezelîdir, hâdis (sonradan olma) değildir. Allahu Teâla, vâcibü'l vücûddur. Âlemin yaratıcısıdır, muhdis ve mucide ancak hâdis olanlar muhtaçtır; o hiçbir şeye benzemez; hiçbir şey O'nun ilminin, kudretinin dışında olamaz; O kadım, ezeli ve bakidir; O, başlangıçsız ve sonsuz kadım, ezelî ve ebedidir, hem evveldir, hem âhirdir (el-Hadıd, 57/3).
nsanlar Allah'ı ilmen ihâta edemezler (Tâhâ, 20/110). Ancak O'nun nimetlerini ve kudretinin eserlerini düşünmeye takâtleri yeter, O'nun zatının mahiyetini bilemezler (Cürcani, Şerhu'l-Mevakıf, II, 337 vd.). Teklife muhatap olan insanlar O'nu isimleri, sıfatları ve eserleri yoluyla idrak ederler.
Kelâm ilminde Allah'ın selbî sıfatlarından kıdem sıfatıyla muttasıf olarak O'nun ezeli, kadîm olduğu anlatılır. Âlem, bütün parçalarıyla mahluk, hadis ve muhdestir. Varlıklar ya a'yandır ya a'râzdır, ya kadîmdir ya muhdestir. A'yân, bizâtihi ve kendi başına kâimdir. Kendi kendine kâîm olan da ya mürekkebtir yahut cevherdir. Allah'ın zatı ve sıfatları dışında bütün varlıklar muhdestir. A'raz, bizâtihi ve kendi kendine kâîm olmayan şeydir. Cisim ve cevherler hâdis olur; renkler, oluşumlar, tatlar, kokular böyledir. Âlemin muhdisi, mûcidi, mübdii, muhterii, sânii, hâliki Allahu Teâlâ'dır (Taftazanî, Şerhu'l-Akâid, Haz. Süleyman Uludağ, İstanbul 1980, 123-124). Allah; a'raz, cisim,cevher, sûret, sonlu, çoklu, bölümlü, parçalı, mürekkeb, olmaktan münezzehtir. O'na mâhiyet ve maîyet, keyfiyet ve kemîyet izâfe edilemez. Mekân, yön, cihet, zamanlılık mahlûkâta mahsustur.
Ehl-i Sünnet kelâmında Mâtûridîye ile Eş'ariye arasında fer'i meselelerde birtakım görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Ezelîlik ile ilgili olarak Mâtûridîye; ezelde yok olana ilâhı hitap taalluk etmez, Allah ezelde mütekellim değildir derken; Eş'ariye, ilâhi hitabın ezelde yok olana taalluk edeceğini, Allah'ın ezelde mütekellim olduğunu savunmuştur.
Şamil İA