Çok örten ve perdeleyen manasına gelen Allah'ın (c.c.) sıfatlarından biri. Arapça -ğafere- örttü, perdeledi, bağışladı fiilinden mübalağalı ism-i fâildir. Allah'ın sıfatı olarak şu anlamlara gelir:

Günâhları çok örten, mağfireti çok olan, kullarının günâhlarını pek çok bağışlayan Yüce Allah.

"Hiç şüphe yoktur ki ben; tövbe ve iman edenleri, iyi amel işleyenleri, sonra da doğru yolda (ölünceye kadar) sebat edenleri elbette çok yarlığayacağım" (Tâhâ, 20/82).

Bu ayetteki Gaffâr kelimesinin meâli "çok yarlığayıcıyım' dır. Fakat aynı manaya gelen ve aynı kökten olan Gafur ism-i şerifi Kur'ân-ı Kerîm'de daha fazla geçmektedir.

Cenâb-ı Hak; Gafûr-Gaffâr ve Rahîm olduğunu birçok ayet ve hadislerde haber vermektedir.

"Ey Muhammed, kullarıma haber ver ki; hakikaten ben, çok yarlığayıcr, kemâliyle esirgeyiciyim" (el-Hicr, 15/49).

"De ki: Ey kendilerinin aleyhinde (günahta) haddi aşanlar, Allah'rn rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları mağfiret eder. Şüphesiz ki O, çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir" (ez-Zümer, 39/53).

Resulullah (s.a.s.) şöyle buyurur:

"Hayatım kudret elinde olan Allah'a yemin olsun ki, siz günah işlemezseniz. Allah sizi dünya sahnesinden giderir ve (sizin yerinize) başka bir ümmet getirir: Onlar, günah işlerler sonra Allah'tan bağışlanmalarını isterler. Allah da onları mağjiret eder, bağışlar" (Müslim, Tevbe,1 1 ; Tirmiî, Cennet, 3).

Meşhur bir hadîs-i kutsîde şöyle buurulmaktadır:

"Ey kullarım, hiç şüphesiz ki siz, gece-gündüz hata işliyorsunuz. Ben ise bütün günahlarr mağfiret ederim. O halde benden bağışlanmanızı isteyiniz sizi bağışlayayım"(et-Tâc, V,148).

Maddî kir ve pisliklerden temizlemek için su ve sabunu vasıta kılan Allah (c.c.) ruh ve kalpleri günah kirlerinden temizlemek izin de Gafûr ve Gaffâr isimlerinin tecellisini mağfirete ve bağışlamaya sebep kılmıştır. Bu isimler, günahların varlığını ister. Onun için Hz. Peygamber (s.a.s.), " Eğer siz, hiç günah işlemezseniz Allah sizi yeryüzünden giderir" buyurdu. Her insan az veya çok günah işler. Günah işlemeyen; günahtan korunmuş (mâsum) kişiler yalnızca peygamberlerdir. Fazilet; hatada ve günah işlemekte ısrar etmemek, Gaffâru'z-Zunûb olan (günahları çok bağışlayan) Allah'ın rahmet kapısını tövbe ile çalmak, O'ndan mağfiret talep etmektir.

Allah, kendisine şirk koşmanın dışındaki bütün günahlara mağfiret edeceğini bildirmektedir:

"Şüphesiz ki Allah, kendisine şirk koşulan günahı bağışlamaz. Şirkin dışındaki günahları, dilediği kimse için mağfiret eder. Kim Allah'a şirk koşarsa muhakkak ki o, uzak bir sapıklıkla sapmıştır" (en-Nisâ, 4/116).

Mümin, tövbe ve mağfiret ile ilgili olarak daima korku ile ümid arasında bulunmalıdır. Müslüman, ne kadar ibadet ederse etsin, Allah'ın azabından güven içerisinde olamaz; ne kadar günahkar olursa olsun Allah'ın mağfiretinden ve bağışlamasından ümidini kesemez. Bundan dolayıdır ki; vitir namazının son rekâtında okunması vacib olan kunut dualarının sonunda "Ya Rabb; rahmetini umar, azabından korkarız" diye dua edilmektedir. Yine aynı prensip ve kaideden hareketle İslâm, ibadete teşvik ile günahlardan caydırmak için azap ile korkutmaktadır. Yani müslüman cennetle müjdelenmiş, cehennemle korkutulmuştur.

Bu korku; Allah'ın sevgisinden, O'nun mağfiretinden ve rahmetinden mahrum olma korkusu ve endişesidir. Korku ile ümid arasındaki dengenin korunması İslâmî akîde gereğidir. Zira Gaffâr olan yüce Allah aynı zamanda Kahhâr'dır.

Şamil İA