Bir şeyden yararlanma, faydalanma hakkı, bir İslâm hukuku terimi olarak, kendisine veya başkasına ait bir mülk üzerindeki yararlanma hakkı.
İntifa hakkı bir mülke bağlı olarak ortaya çıkar. Bazan da kişiye bağlı olabilir. İslâm hukukuna göre, mülk tam ve eksik olmak üzere ikiye ayrılır.
1- Tam mülk: Bir şey üzerinde kuru mülkiyet (rakabe) ve yararlanma (intifa) hakkı birlikte bulunursa, buna "tam mülkiyet" denir. Burada, mâlik, bütün meşrû haklara sahip olur. Mülk'ün aslı olan eşya devam ettiği sürece mülkiyet hakkı da mutlak olarak devam eder. Mülkiyet, mücerred düşürmekle zimmetten düşmez. Meselâ; bir kimse başkasına ait bir mülkü gasbetse, bundan sonra, mâlik; "mülkiyet hakkımı düşürdüm" dese, bu hak düşmez ve ona ait mülk olarak devam eder. Ancak, satım, miras veya vasiyet gibi bir yolla mülkün başkasına nakli mümkündür. Tam mülkün sahibi, mülkü üzerinde meşrû tüm tasarrufları yapabilir. Satım, hibe, vakıf, vasiyet, âriyet verme ve kiralama gibi. Çünkü o, kuru mülkiyete ve yararlanmaya birlikte sahiptir. Bunlardan her ikisini kullanabileceği gibi, yalnız intifa hakkını da kullanabilir. Kendi malını telef etmesi halinde tazmin gerekmez. Çünkü bir kimsenin kendisine tazminat ödemek zorunda kalması, bir cebinden alıp ötekine koymak anlamına gelir ki, mantıklı olmaz. Ancak diyâneten sorumlu olur. Çünkü, bir malı telef etmek haramdır. Bazan kaza bakımından da sorumlu tutulabilir. Malını saçıp savuran müsrif kimsenin hacr altına alınarak tasarruflarında kısıtlanması gibi (bk. en-Nisâ, 4/5,6).
2- Eksik mülk: Bu, bir ayn (eşya) üzerinde yalnız kuru mülkiyetin veya yalnız yararlanma hakkının bulunmasıdır. Yararlanma mülkiyetine "intifa hakkı" adı verilir. İntifa hakkı bazan, yararlanacak kişiye ait bir hak olur ve mülke değil de, şahsa bağlı olarak bulunur. Bazan da şahıs dikkate alınmaksızın, mülke bağlı olarak ortaya çıkar ki, bu sonuncuya "irtifak hakkı" denir. Bu, yalnız gayri menkullerde söz konusu olur.
Eksik mülkün çeşitleri:
a- Kuru mülkiyet (rakabe): Bir malın mülkiyetinin bir şahsa, bu mülkten yararlanma hakkının ise başka bir şahsa ait olmasıdır. Bir kimse, başkasına, hayatta olduğu sürece evinde oturmasını, arazisini ekip biçmesini vasiyet etse, lehine vasiyet yapılanın hayatı süresince veya belirtilen sürece bu mülklerden yararlanma hakkı doğar. Kendisi ölünce veya belirlenen süre dolunca; mülk, mirasçılara intikal eder ve tam mülk hâlini alır. Bu duruma göre, kuru mülkiyet prensip olarak sürekli olur, intifa hakkı ise, geçicidir. Çünkü hanefilere göre intifa hakkı miras yoluyla geçmez (ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletüh, 2. baskı, Dimaşk, 1985, IV, 58, 59).
b- İntifa hakkı: Bir mülk üzerindeki intifa hakkı sebepleri beştir. lâre, icâre, vakıf, vasiyet ve mübah kılma.
Hanefilerin çoğunluğuna ve mâlikîlere göre, ariyet verme (iâre); bir mülkten bedelsiz olarak yararlanma hakkı veren bir akittir. Âriyet alan, emânet maldan bizzat yararlanacağı gibi, onu başkasına yine âriyet olarak da verebilir. Ancak kira akdi ile verme hakkı yoktur. Çünkü âriyet akdi bağlayıcı değildir. Mülk sahibi her an akitten rucû edebilir. Kira akdi ise, bağlayıcı olduğundan, âriyet malın kiraya verilmesinde, aslî mâlik'e zarar vardır. Şâfiî ve Hanbelîlere göre âriyet akdi, yararlanmayı bir karşılık beklemeksizin mubah kılmaktır. Bu yüzden ödünç alamn, ödünç malı başkasına âriyet olarak verme hakkı yoktur.
Kira akdi, yararlanmanın bir bedel karşılığında temlikidir. Bu yüzden kiracı, mülkten bizzat yararlanacağı gibi, onu meccânen veya bir bedelle başkasına kiraya da verebilir. Yeter ki, yararlanma çeşidi ve derecesi farklı olmasın. Mülk sahibi, kiracının bizzat kullanımını şart koşsa, yararlanma çeşidi farklı olduğu takdirde, başkasına kiraya vermek için mâlikin izni gerekir.
Vakıf da, vakfedilen mal üzerinde başkasına yararlanma hakkı verir. Vakfın gelirini, lehine vakıf yapılan bizzat alır veya vakıfnâmedeki şartlara göre, başkasına verebilir (İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Mısır 1319/ 1901, V, 40; es-Serahsî, el-Mebsût, Mısır 1324/1331, XII, 27; Bilmen, İstilâhât-ı Fıkhiyye Kâmusu, IV, 284).
Yararlanmayı vasiyet etmek, lehine vasiyet yapılana, mülkten yalnız intifa hakkı verir. O, mülkten bizzat yararlanır veya başkasını yararlandırabilir.
Mübah kılma, bir şeyin tüketimi veya kullanımı için başkasına için vermek demektir. Yemek veya içmek için izin vermek gibi. Bu izin, genel yollardan geçiş, parklarda oturma, okul veya hastanelere giriş gibi genel, belli bir kişinin otomobilini kullanmak, evinde oturmak gibi özel nitelikli olabilir.