Yaratma, doğru takdir etme, yoktan varetme, bir şeyi başka bir şeyden meydana getirme. "Allah gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır" (el-Hadîd, 57/4)
Halk, masdar olmasına rağmen ism-i mef'ûl anlamında da kullanılır. O takdirde yaratılan manasındadır. Kelime yoktan varetme "ibdâ" ile eş anlamlı olduğunda, yalnızca Allah (c.c) için hâlık denilir. Bir başka şeyden meydana getirme, takdir etme anlamıyla hâlık Allah'tan başka varlıklar için de hâlık kelimesi kullanılabilir.
Râğıb el-İsfahânî insanlar için hâlık kelimesi kullanıldığında şu iki anlamdan birisi kasdedilmiştir der: "Düzenleme, belirleme, takdir anlamında kullanılır: Şu şiirde olduğu gibi: "Sen düzenlersin halk ettiğin şeyi / Bazıları ise halk eder, ama düzenleyemezler"
2- Yalan söylemek ve gerçek olmayan şeyi iddia etmek: "Allah'ı bırakıp putlara tapıyorsunuz ve yalan uyduruyorsunuz (halk), doğrusu Allah'tan başka taptığınız şeyler size rızık veremezler" (Sâd, 38/7).
Kur'ân-ı Kerimde halk kelimesi, fıtrat yaratılan anlamında ism-i mef'ul anlamı dikkate alınarak kullanılmıştır: "Allah'ın (halk) yarattığıyla değiştirme yoktur" (er-Rûm, 30/30); "Onlara emredeceğim... Allah'ın yarattığını (halkını) değiştirecekler" (en-Nisâ, 4/119).
Birinci ayet Allah'ın halkının tebdil edilemeyeceği, değiştirilemeyeceği, O'nun takdir ve meşietinin önüne geçilemeyeceği gerçeğini ifade ederken; ikinci âyet, Allah'ın verdiği temel şekilde sûrette, fıtratta iblis'e uyanların bir takım tağyirlerde, değiştirmelerde bulunacaklarını dile getirmektedir. Buradaki değiştirme, tağyir, Kur'ân yorumcuları tarafından sözgelimi erkeğin fıtratından olan sakalın kesilmesi, yüzlerin boyanması, erkeğin hadımlaştırılması, vücut organlarının fıtrî fonksiyonlarının dışında kullanılması, temiz olanın bırakılıp pis olanların tercih edilmesi, kaşların yolunması, dişlerin değiştirilmesi ve benzeri durumlar olarak tefsir edilmiştir.
Halk Kelimesi Kur'ân'da görünüş, hey'et, sûret, şekil, tavır anlamlarında "halk" kuvvet seciye, ahlak, davranış biçimi anlamlarında da "hukuk" şekliyle de kullanılır. Bütün bu kullanımların yaratma ile de ilişkisi vardır. İnsanların yalanı "olmayan bir şeyi ileri sürme, kendinden çıkarma"dır ki yukarıda açıklandığı gi bi "yaratma" anlamındaki "halk" da böyledir. Ne var ki Allah'ın halk'ı hak'tan, gerçekten kaynaklanırken; insanların halk'ı böyle değildir. İnsanların halk'ı hem gerçeği, aslı ve hem de görüntüsü itibariyle batıldır. Bu anlam, Allah'ın halkı ile ortaya çıkan varlıkların gerçek ve özleri bakımından bir değil, fakat görünüş ve şekilleri bakımından yalandan ibaret bulunduklarım da çağrıştırmaktadır. Yani evrendeki varlıklar bir bakıma yalandırlar, gölgedirler, aldatıcı birer hayaldirler.
Öyleyse Kur'ân görünen evrenle ilgili olarak "halk" kelimesini kullanırken; onun âdeta bir yalan, bir gölge, gerçeğin aldatıcı bir görüntüsü, ama aynı zamanda bir aynası olduğunu ve gerçeğin, hakikatin bu görüntülerin ötesinde bulunduğunu da anlatmak istemektedir.
Yukarıda değinildiği gibi "hukuk" kelimesi insanın davranış biçimini, yaşayışını, seciye ve tavırlarını ifade eder. Yine, "halk" kökünden gelen "halâk" kelimesi ise, insanın "hulûk"u sonucu kazandığını yani nasîbini ifade eder. Sözgelimi, Kur'ân, "kâfirler için âhirette halâk olmadığını" yani, onların hulûkunun hep yanlış ve kendilerine günahtan başka bir şey kazandırmadığını açıklar. Yaratma kelimesi Türkçede yoktan varetmek anlamında olduğu için Allah'tan başkalarına nispet edilmesi doğru değildir.
Şamil İA