Hazcılık
Hazcılık, hayatın anlamını ve amacını hazda arayan dünya görüşünü ifade eder. Ayrıca hazzı ahlak ilkesi olarak kabul ederek, ahlâki davranışların amacım ve kıstasım bunda bulan ahlak öğretisine de hazcılık denir. Antik Yunan felsefesi ve özellikle Sokrates-sonrası felsefe akımları üzerinde etkili olmuştur.
Hazcılığın felsefi temelini oluşturan, Sokratesçi akımlar içinde önemli yeri olan Kyrene ekolünün de kurucusu Kyrene'li Aristippos(M.Ö.435-355)'tur. Aris-tippos, Sokrates gibi, tabiat ve matematik alanında çalışmanın yararsızlığını ileri sürer. Çünkü bu bilimler ile insan yararlı alanı yararsızdan ayırt etmeyi öğrenemez. Aynı şekilde mantık da ahlak felsefesinin gerisinde görülür. Bununla birlikte Aristîppos'a göre ahlâkın ölçüsü ve hareket kaynağı, Sokrates'in yapmaya çalıştığından farklıdır. Deneyin bize öğrettiği gözönüne alınırsa, çocukların ve hayvanların içgüdüleriyle elde etmeğe çalıştıkları, ulaşmak istedikleri kendiliğinden mutluluk ve refahtan başka bir şey değildir. Aslında bu düşüncenin temeli Pythagoras'ın "beşeri karşılaştırma" (meterun antropos) olarak tanımlamak istediği görüşün ahlaki alana uygulanmasından başka bir şey değildir. Nitekim Aristippos, bu yönden Sokrates'in bir izleyicisi olmaktan çok, Pythagoras'ın bir izleyicisi olarak nitelendirilmiştir.
Sonraları Epiküros'un yapacağı gibi külli bir yüce iyi veya bir yüce mutluluk (eude-monian) ilkesi Aristippos tarafından ortaya konulmaya çalışılmaz. O her an'a ait hazzı davranışlarımızın güdücüsü ve hakim etkeni olarak tanımlamak ister. Başka söyleyişle, sadece şu ana hakim durumdayız; ne geçmiş, ne gelecek için üzüntü duymaya, endişe taşımaya gerek yoktur. Öte yandan insan siyasi olay ve hayatın ödev ve yükümlülüklerinden kendini uzak tutmalıdır. Çünkü evrenin amacı ve anlamı, bireyin kendisi ve mutluluğudur. Kyrenelilerin öğretisi özetle şu şekilde tanımlanabilir. "Erdem, zevk alma yeteneğidir" . Bunun için felsefe ve düşünmeye ihtiyaç vardır, ama felsefe (hikmet) başlı başına amaç olarak görülmemeli; aksine o, hazzı elde etmek için bir araçtan ibarettir. Bu bakımdan Aristippos'un, felsefe ve düşünceyi, bir araç olarak görmüş olsa bile, sadece kaba maddi hazları en yüce amaçgibi tanımlamak istediği düşünülmemelidir. Gerçekten Aristippos, en yoğun çabalarla elde edilmesi gerekenin, hayatın İnsana tabii olarak sunduğu şeylerden yararlanılmasını ve zevk üzerine egemen olunmasını amaçladığı söylenebilir.
Demek oluyor ki, Kyrene ekolünün görüşü, herşeyin iyi yönünü almaşım bilmek, imkansız olana heveslenmemek, kesinti ve müdahaleye uğramaksızın hayattan zevk almak isteyen neşeli bir bilgeliktir. Böylece erdemli ve bilge kişi, şiddetli tutkulara kapılmamalı, hazları seçmekle birlikte kendini onlara kaptırmamalı ve onlara hakim olmasını bilmelidir. Ne var ki, haz ile bilgelik arasındaki karşıtlık bu ekol tarafından ortadan kaldırılamamış ve Aristippos'un izleyicilerinin değişik görüşler İleri sürmesine neden olmuştur.
Sextus Empiricus'a göre Kyreneliler şu beş konu üzerinde yoğunlaşmışlardır:
a) Neye yönelmeli ve neden kaçınmalı;
b) Tutkular;
c) Davranışlar;
d) Dış nedenler;
e) Hakikat delilleri. Son iki konu doğrudan ahlak felsefesiyle ilgili olmaktan çok, fizik ve mantığı ilgilendirmektedir. Bu bakımdan Kyrenelilere göre, ancak izlenimlerimizi kesin olarak bilebiliriz, fa-kat onların nedenlerini, ya da başkalarının etkilerini kesin bir şekilde bilmemiz mümkün olmaz. Her izlenim ise bir çeşit harekettir ve haz da tatlı ve sakin bir hareket olarak görülmelidir. Elem de kısa süreli amaca benzeyen bir harekettir. Sükun ve huzur (ataraxia) halinde elem duymamak ve olgunluğa ermek hazzı karşılar.
Aristippos'un öğrencisi Theodoros, uğrunda çabayı gerektiren amaç (telos) olarak anlık hazzı, zevki değil, bilinçle ulaşılan ve kavranılan sürekli ruh durumunu, İÇ sükunu (ataraxia), sürürü (hara) ortaya koyarak haz İlkesini geliştirir. Aynı şekilde bir başka Kyreneli, Annikeris, dostluk, sevgi ve vefa gibi değerleri ince haz duyarlıklarına dayandırarak Kyrene öğretisini soylulaştırmaya çalıştı. Epikür felsefesine geçişi hazırlayan Annikeris, kavrama gücüne alışkanlığın da katılması gerektiğini ileri sürdü.
SBA