Hîleci, hîle yapan, düzenbaz, oyuncu. Hîlekârlık, ayin kökten Arapça, Farsça bileşik isimdir. Bir işi, muhatabını yanıltarak yapmaya sevk eden kimseye "hîlekâr" denir. Hîle ahlâka aykırı bir davranış olup, bütün semavî dinlerde yasaklanmıştır.

Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. Şuayb (a.s)'ın kavmini hîleye karşı uyarışı şöyle ifade edilir:

"Ey kavmim, Allâh'a kulluk edin, sizin için ondan başka ilâh yoktur. Ölçü ve tartıyı eksik tutmayın. Ben sizi bolluk ve bereket içinde görüyorum. Sizin için çepeçevre kuşatacak bir günün azabından korkarım" (Hud, 11 /84).

Hz. Şu'ayb (a.s) puta tapan Medyen halkını yalnız Allah'ın hakimiyetini tanıyan tevhîd dinine çalıştır. Onlar ölçüleriyle, tartılarıyla ve silik, kesik, vezni eksik paralarıyla devamlı halkı aldatırlardı. Zeyd b. Eslem (ö. 136/753)'den rivâyete göre, bunlar dirhemlerin (gümüş para), dinarların (altın para) etrafını keserek bunları piyasaya sayı ile sürerler, halktan alırken de bu paraları tartı ile kabul ederlerdi.,Şuayb (a.s), onları bu hîle ve hud'alarından vazgeçirmeye çalışmış, söz dinlememeleri sonucu helâk olmuşlardır. Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle haber verilir: "Azab emrimiz gelince, Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri rahmetimizle kurtardık. Zulümleri ise, korkunç bir çığlık yakaladı. Böylece yurtlarında dizüstü yığılıp kaldılar" (Hud, I1/94).

Medyen halkının bu felâketle karılaşmasında iki sebep geçerli olmuştur. 1- Puta tapıcı olmaları, 2- Alış-verişte hilekârlık yapmaları (Tecrîd-i Sarih Tercümesi, VII, 293-298). (Daha geniş bilgi için bk. Hile).

Şamil İA