Evlilik akdinin sona ermesine yol açabilen bir yemin türü.
Kocanın eşiyle cinsel teması yemin, adak veya bir şarta bağlayarak, belirli veya belirsiz bir
süre kendisini bundan menetmesi anlamında bir İslâm hukuku terimi. Yemin ederken süre
belirlenirse, bunun en az dört ay olması gereklidir.
İslâm'dan önce, Hicaz yöresi arapları ilâ işlemini, zıhar gibi bir boşama yöntemi olarak
uyguluyorlardı. Ancak tasarrufun sonucu geniş bir zamana yayıldığı için bu daha çok kadını baskı
altına almak, ona zarar ve sıkıntı vermek için kullanılmaktaydı. Çünkü koca bir, iki yıl veya
daha uzun süreyle eşine karşı kocalık görevini yapmıyor, yeni yeminle süreyi uzatıyordu. İlâ
sonuna kadar evlilik akdi devam ettiği için, eşi yeni bir evlilik yapma imkânı bulamaz ve gönlü
incinmiş olarak günlerini geçirirdi (bk. el-Meydânî, el-Lubâb fi Şerhi'l-Kitâb, Kahire, t.y.,
III, 59-63; Abdurrahman es-Sâbûnî, Medâ Hürriyeti'z-Zevseyn fi't- Tatâk E'ş-Şerîati'l-İslâmiyye,
Dâru'l-Fikr, II, 945-964; Vehbe ez-Zuhaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî ve Edilletuh, Dımaşk 1404/1984,
VII, 535-555; Mecelletu'l-Ezher, XX, 638-641; Ömer Nasuhi Bilmen, Hukuk-ı İslâmiyye ve
Istilâhât-ı Fıkhıyye Kamusu, İstanbul 1968, II, 290-310).
Ancak, İslâm, eşiyle bu anlamda ilişki kesmeyi dört aylık süre ile sınırladı. Koca bu süre içinde
her an yemininden dönüp, eşiyle barışabilecek ve yemin keffareti vererek uhrevî sorumluluktan
kurtulabilecektir. Ancak eşine dönmeksizin dört aylık müddet sona ererse evlilik de sona erer.
İlâ' Kitap ve Sünnetle sabittir. Kur'an-ı Kerîm'de şöyle buyurulur: "Kadınlarına yaklaşmamaya
yemin edenler dört ay beklerler. Eğer bu süre içinde, yeminlerinden dönerlerse, şüphesiz ki
Allah, her şeyi çok bağışlayan ve çok merhamet edendir. Eğer boşamayı kastederlerse, şüphesiz ki
Allah, her şeyi çok iyi işiten, çok iyi bilendir" (el-Bakara" 2/226-227).
Hz. Âîşe'den (ö. 58/677) şöyle dediği nakledilmiştir: "Allah'ın elçisi hanımlarına ilâ yaptı ve
kendisine helâlı haram kıldı. Arkasından da haramı helâl yaptı ve yeminden dolayı kefaret verdi"
(Buhârî, Savm, 11, Salât, 18, Nikâh, 91, 92, Talâk, 21, Eymân, 20, Mezâlim, 25; Tirmizî, Talâk,
21; Nesaî, Talâk, 32).
İlâ'da belirli bir süre veya süresiz olarak eşine yaklaşmamak üzere, Allah'a veya O'nun örfen
yemin için kullanılabilen ilâhî sıfatlarına kocanın yemin etmesiyle süre başlar. Koca, cinsel
temastan uzak kalmayı, kendisine ağır gelebilecek bir adağa veya boşama gibi bir şarta bağlamak
suretiyle de ilâ tasarrufunda bulunabilir. "Allah'a yeni yemin olsun ki, dört ay sana
yaklaşmayacağım!". Vallahi, bundan sonra seninle temasta bulunan", "Seninle temasta bulunursam
üzerime hac farz olsun veya yüz rek'at namaz kılmak üzerime borç olsun", "Seninle temasta
bulunursam, evliliğimiz sona ermiş olsun" gibi sözlerle ilâ meydana gelir. Bunlar boşamada
olduğu gibi, niyete bağlı olmaksızın sonuç doğuran açık sözcüklerdir. Kimi zaman, niyet edilerek
kinayeli sözcüklerle de ilâ işlemi başlatılabilir. Eşiyle ilişiğini kesmeyi kastederek; "Bundan
sonra seninle bir yastığa baş koymam, seninle bir yatağa yatmam" gibi sözler bu niteliktedir
(el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyi', III, 162 vd.; İbnu'l-Humâm, Fethu'l-Kadır, III, 182 vd.; Ö.
Nasuhi Bilmen, Istilâhât-ı Fıkhıyye Kâmusu, II, 290 vd.).
Hanefilere göre, ilâ'nın rüknü; kocanın, eşiyle bir süre temasta bulunmayacağına yemin etmesi
veya ilâ için kullanılan açık ya da kinayeli sözcüklerdir. Çoğunluk İslâm hukukçularına göre, bu
rükünler dört tane olup şunlardır: Yemin eden, yemin sözcüğü, cinsel temas ifade eden sözcük ve
süre.
İlâ'nın şartları
1. İlâ yapan kocanın, ergin ve temyiz gücüne sahip olması gerekir. Küçük çocuk ve akıl
hastasının yapacağı ilâ geçerli değildir.
2. Nikâh akdinin devam etmesi veya kadının cayılabilir boşamadan dolayı iddet beklemekte
olması gerekir. Kadın, üç boşama veya bir kesin (bâin) boşama ile boşanmışsa, artık ilâ'ya
gerek kalmaz.
3. İlâ'nın bir yerle sınırlandırılmaması gerekir. Çünkü kocanın bu yer dışında cinsel temasta
bulunması mümkündür.
4. Eşinden ayrı kalma süresi, ya mutlak olmalı veya en az dört ay olarak belirlenmiş
bulunmalıdır (ez-Zühaylî, a.g.e, VII, 535 vd.; Bilmen, a.g.e, II, 290 vd.).
Dört aydan kısa süreli ilâ, evlilikle ilgili bir sonuç doğurmaz. Bu durumda koca, süre
dolmadan önce eşine dönerse, yeminini bozmuş sayılacağı için sadece yemin kefareti gerekir.
Eğer yeminini bozmadan üç aylık süre için yapılması ve üç ay geçmeden eşine dönmesi veya
eşine dönmeden üç ayın geçmesi gibi.
Dört ay ve daha fazla bir süreyi kapsayan ilâ hukuki sonuçlarını doğurur. Bu durumda koca,
dört ay dolmadan önce her an eşine dönebilir. Bu takdirde yeminini bozmuş sayılacağı için,
kendisine yemin kefareti gerekir. Böyle bir durumda eşlerin birbirine dönmesi ve evlilik
hayatının devam etmesi teşvik edilmiştir: "Eğer eşlerine dönerlerse, şüphesiz Allah çok
yarlığayıcı ve çok bağışlayıcıdır" (el-Bakara, 2/226). Kocanın eşine dönmesi cinsel temasta
bulunmakla veya bunun mümkün olmaması halinde sözlü olarak gerçekleşir. Yemin Allah'ın ismi
veya örfen yemin etmede kullanılan ilâhî bir sıfatıyla yapılmışsa, bunun bozulması halinde,
diğer yeminlerde olduğu gibi kefaret gerekir. Bu da varlıklı koca için; on yoksulu bir gün
doyurmak veya giydirmek yahut bir köle azat etmektir. Koca yoksulsa, arka arkaya üç gün oruç
tutar (el-Mâide, 5/89). Yemin; "Seninle cinsel temasta bulunursam, üzerime hac farz olsun
veya bu taktirde sen benden boş ol" gibi bir adağa yahut bir şarta bağlanmışsa, dört ay
dolmadan yemin bozulunca, üzerime hac farz olur. Boşama şartına bağlamada ise, evlilik sona
erer.
Dört aylık süre dolmuş bulunursa, ilâ genel amacına ulaşmış olur. Hanefîlere göre, bu durumda
hâkime başvurmaya gerek olmaksızın, mücerred olarak sürenin geçmesiyle "bâin boşama" meydana
gelir. Çünkü dört aydır kocalık görevini yapmayan bir erkeğin bu kadın üzerindeki zulmünü
kaldırmak ve onun yeniden evlenmesini sağlamak, ancak bâin boşama halinde ve mümkün olur.
Hanefilerin bu görüşü, ashâb-ı kirâmdan Hz. Osman, Alî, Abdullah b. Mes'ud, Abdullah b.
Abbas, Abdullah b. Ömer ve Zeyd b. Sabit'e dayanır.
Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelî hukukçulara göre ise, İlâ'da dört ay tamamlanınca, evlilik
kendiliğinden sona ermez. Bu durumda koca eşine döner veya onu boşar. Her ikisini de
yapmazsa, kadın hâkime başvurarak boşanma isteğinde bulunur ve hâkim eşleri boşar. Her iki
durumda da bir "ric'î (cayılabilir) boşama" meydana gelir. Dayandıkları delil; ilâ
ayetlerinde kocanın eşine dönmesiyle boşama arasında muhayyer bırakılmış olmasıdır.
Sonuç olarak, evlilik devam ederken kocanın dört ay süreyle kocalık görevlerini yapmaması
veya evi terketmesi halinde evlilik sona ermektedir. Boşama ister bâin, isterse ric'î
sayılsın, sonuçta erkeğin bir boşama hakkı eksilmektedir. Bu eşlerin, Hanefilere göre yeni
bir nikâh akdiyle, çoğunluk İslâm hukukçularına göre ise, iddet içinde, eşine dönme yoluyla
yeniden evliliklerini sürdürmeleri mümkündür (bk. Alûsî, Rûhu'l-Meâni, II, 129; el-Ayn',
Umdetu'l-Kârı, XVII, 58-61; el-Kâsânî, Bedâyîu's-Sanâyi', Beyrut 1328/1910, III, 162-175;
İbnu'l-Humâm, Şerhu'l-Kâdir, Mısır 1315-1317, III, 182-199; İbn Rüşd el-Hard,
Bidâyetü'l-Müctehid, Mısır, t.y., II, 99 vd.; İbn Kudâme, el-Muğnî, Kahire, 1970, VII, 315
vd.; İbn Abidîn, Reddu'l-Muhtâr alâd-Duri'l-Muhtâr, 1307, II, 749 vd.; İbn Kesîr, Muhtasaru
Tefsîri İbn Kesîr, İhtisar ve Tahkîk, M.Alî es-Sâbûnî, Beyrut 1402/1981, I, 200, 201;
Fahruddîn er-Râzî, Tefsîr, VI, 80 vd.):
Şamil İA