Işık yeri, ezan okuma yeri. Çoğulu "minârât" ve "menâvir"dir. Câmilerin tamamlayıcı bir unsuru olarak görülen minârenin, ne zaman ortaya çıktığına dair kesin bir bilgi yoktur. Önceleri "mi'zene" yani; ezan okunan yer, denilmekteydi. Daha sonraları "minâre" denilmeye başlandı. Minâre, câmilerin bitişiğinde ve dışarda ezan okumak ve bunu çevreye duyurmak için, ince bir kule şeklinde, yüksek olarak yapılan, ezan okumağa mahsus, bir veya birkaç şerefesi bulunan yapıdır. Minâreler genellikle taştan inşa edildiği gibi, beton, tuğla ve hatta ahşaptan da yapılır.
Muaviye devrinde ezanın uzaklara duyurulabilmesi amacıyla, camiye ilk minâreyi ekleyen Mısır valisi Mesleme b. Muhalled'dir. Mesleme, Mısır'ı fetheden Amr İbnü'l-As'ın Kahire'de inşa etmeye başladığı, fakat bitirmeye muvaffak olamadığı Amr Camii'ni tamamlamış ve 62/682 yılında vefat etmiştir. Mesleme, Muâviye'nin emri ile Amr Camü'nin her bir köşesine birer minâre yaptırmıştı ki o zamana kadar böyle bir şey yoktu. da, Âlemlerin Rabb'ine teslim um" demişti... " (el-Bakara.)
"Minar" kelimesi, İslâm'dan önce, gözetleme veya işaret kulesi yahut zafer takı için kullanılmaktaydı. Değişik amaçlar için kullanılan bu kuleler, şekil bakımından camilere bağlı ve minârelerin benzeri idi.
Dört köşe veya yuvarlak inşa edilen minârelerin içlerinde, şerefelere çıkan helezonik birer merdiven bulunmaktadır. Minârelerin, yuvarlak, sivri, düz çubuklu veya burmalı olanları bulunduğu gibi, dikkat çekici tuğla süsleri ihtivâ edenleri veya biçimi ile diğerlerinden ayrılanları vardır. Bu konuda özellikle İstanbul'da çok çeşitli örnekler ile karşılaşmak mümkündür. Ancak genellikle ahşap minare mimarisinden ilham almak suretiyle yapılan bu minâreler, son zamanlarda ortadan kalkmıştır. Bunların içinde, şerefe çıkıntısı olmaksızın, baca şeklinde veya binanın dışına cumba şeklinde asılı olanlar yahut bu şekilde olmakla birlikte şerefesi aynı zamanda bir çeşme veya şadırvan üzerinde oturtulmuş minareler de vardır. Bursa'da Timurtaş Paşa Camii minaresi, XIV. asra ait olup bir şadırvan üzerinde inşâ edilmiştir.
Yapı olarak minâre aşağıdan yukarıya doğru şu kısımlardan oluşur.
Papuç: Kürsü ile gövde arasındaki geçit kısmı.
Gövde: Pabuçla şerefe arasındaki bölüm.
Kürsü: Üzerine minâre gövdesinin pabuç vasıtasıyla oturduğu taban.
Şerefe: Müezzinin ezan okurken dolanabilmesi için yapılmış balkon.
Petek: Şerefenin üstündeki gövde.
Külah: Minârenin tepesindeki konik çatı.
Alem: Minârenin en üst kısmındaki hilalli madenî kısım.
Minârenin köşeli ve yuvarlak olanları vardır. Bu şekiller, her memleketin mimarî tarzına göre değişmektedir. En güzel ve zarif minâreler Osmanlılarda onaltıncı asırda Mimar Sinan tarafından yapılmıştır.
Hz. Peygamber devrinde ve ondan sonra bir süre ezan camilerin yüksekçe bir yerinde okunmuştur.
Dünyanın en yüksek minâresi 1971'de Cezayir'de yapılan Emir Abdülkadir Camii'ndedir. Bu camiîn minârelerinin yüksekliği 107 metredir. İkinci olarak Hindistan'da Yeni Delhi'deki Kutb-ı Minâr'dır. Bu camiîn minarelerinin yüksekliği de 72,54 metredir. Bundan sonra ise Edirne'deki Selimiye Camiî Minareleri gelir, ki yükseklikleri 70,06 metredir.
Şamil İA