Mirasın dayandığı deliller
Miras; Kitap, sünnet ve icma delillerine dayanır. Miras hukukunda, icmâ bulunmadıkça kıyas
veya içtihad yoluna gidilmez.
1. Kur'ân-ı Kerîm'den deliller:
Miras hükümleri en-Nisâ Sûresinin 7, 11, 12 ve 176. âyetleri ile el-Enfal Sûresi'nin 75.
âyetinde şu şekilde belirlenmiştir:
a- Çocuklar ve ana-babanın mirası: "Allah size evlâtlarınızın miras taksimi hususunda,
erkeklerin paylarının kızların iki katı olmasını emretmektedir. Eğer bütün çocuklar kız olup
ve sayıları ikiden fazla ise, bunların payı ölenin bıraktığı malın üçte ikisidir. Eğer
mirasçı bir tek kız ise mirasın yarısı onundur. Eğer ölen ana ve baba ile birlikte çocuklar
da bırakmışsa ana ve babanın herbirini terekeden payı altıda birdir. Şayet ölenin çocuğu
bulunmayıp da, mirasçı olarak ana ve babası kalmışsa, ananın payı üçte birdir. Eğer ölenin
kardeşleri varsa terekenin altıda biri ananındır. Bu paylar, ölenin borçları ödenip,
vasiyeti de yerine getirildikten soma hak sahiplerine verilir. Baba ve çocuklardan,
hangisinin size fayda bakımından daha yakın olduğunu, siz bilemezsiniz. Bu, Allah tarafından
farz kılınmıştır. Şüphesiz ki Allah, her şeyi çok iyi bilen, hüküm ve hikmet sahibidir"
(en-Nisâ, 4/11).
b- Karı-kocanın mirası: "Eğer hanımlarınızın çocukları yoksa, bıraktıkları mirasın yarısı
sizindir. Şayet çocukları varsa bıraktıkları mirasın dörtte biri sizindir. Bu paylar, ölenin
vasiyeti yerine getirildikten ve varsa borcu ödendikten sonradır. Eğer siz çocuk bırakmadan
ölürseniz, geriye bıraktığınız mirasın dörtte biri hanımlarınızındır. Şayet çocuklarınız
varsa, bıraktığınız mirasın sekizde biri hanımlarınızındır. Bu paylar, yaptığınız vasiyetler
yerine getirilip ve varsa borcunuz ödendikten sonra verilir" (en-Nisâ, 4/12).
c- Kardeşlerin mirası: Kelâle adı verilen kardeşlerin mirası, ana bir kardeş veya ana-baba
bir yahut baba bir kız kardeş olmak üzere iki statüde toplanmıştır. Kelâlenin mirasçı
olmasında ön şart, miras bırakanın baba veya erkek çocuklarının bulunmamasıdır.
Ana bir kardeşlerin mirası şöyle belirlenmiştir: "Eğer ölen bir erkek veya kadın, erkek usül
veya fürûu bulunmaksızın mirasçı olunuyorsa, kendisinin (ona bir) erkek veya (ana bir) kız
kardeşi bulunuyorsa, bunlardan herbirinin miras payı terekenin altıda biridir. Eğer bu
kardeşler bundan daha çok iseler, bu takdirde kardeşler mirasın üçte birini zarara
uğratılmaksızın aralarında eşit olarak paylaşırlar. Bu paylar, ölenin vasiyeti yerine
getirilip ve varsa borcu ödendikten sonra verilir. Bunlar, Allah tarafından bir emirdir.
Allah her şeyi bilen ve yarattıklarına çok yumuşak davranandır"(en-Nisâ, 4/12).
Yukarıdaki miras düzenlemesinin arkasından, aynı âyetlerin devamında, müeyyide niteliğinde şu
iki âyet yer alır:
"İşte bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Kim, Allah'a ve Rasûlûne itaat ederse, Allah onu,
altından ırmaklar akan cennetlere koyar. Orada ebedî kalacaklardır. İşte büyük kurtuluş
budur" (en-Nisâ, 4/13). "Kim, Allah'a ve Rasûlüne isyan eder ve Allah'ın koyduğu sınırları
aşarsa, Allah onu, ebedi kalacağı cehennem ateşine koyar. Ve onun için azaltıcı bir azap
vardır" (en-Nisâ; 4/14).
Öz veya baba bir kız kardeşin mirası ise şöyle düzenlenmiştir. "Ey Peygamber! Senden fetva
isterler". De ki: "Size usül ve füruu bırakmadan ölen kimse hakkında Allah fetva verir. Eğer
bir kimse ölür ve onun çocuğu bulunmaz da, sadece bir kız kardeşi bulunursa, bıraktığı
mirasın yarısı onundur. Ölen kız kardeş ise ve çocuğu da yoksa erkek kardeşi terekenin
hepsini alır. Eğer mirasçılar iki kız kardeş ise, terekenin üçte ikisini alırlar. Eğer
kardeşler erkek ve kadın olmak üzere ikiden çok iseler, bir erkeğin payı, iki kadının payı
kadardır. Allah size sapıklığa düşmemeniz için bunları açıklar. Allah her şeyi çok iyi
bilendir" (en-Nisâ, 4/176).
d- Zevi'l-Erhâmın mirası: Âyet veya hadislerde miras payları veya mirasçılık esasları
belirlenmiş bulunanların dışında kalan diğer hısımlar için şu şekilde bir genel düzenleme
yapılmıştır: Akraba olanlar, Allah'ın kitabına göre birbirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz
ki Allah, herşeyi çok iyi bilir" (el-Enfâl, 8/75).
Şu âyet de miras haklarından genel olarak söz eder: "Ana-baba ve hısımların miras olarak
bıraktıklarında erkeklerin hissesi vardır. Kadınların da ana-baba ve hısımların
bıraktıklarında hisseleri vardır. Bunlar az olsun çok olsun farz kılınmış bir hissedir"
(en-Nisâ, 4/7).
Mirastan çevredeki bazı muhtaç kimselerin de yararlandırılması konusunda şöyle buyurulur:
"Miras taksim olunurken, varis olmayan akrabalar, yelimler ve yoksullar da bulunursa,
mirastan onlara da verin ve onlara güzel söz söyleyin" (en-Nisâ, 4/8).
2. Sünnet delili:
Hz. Peygamber'den mirasla ilgili çeşitli hadisler nakledilmiştir. Bazıları şunlardır:
"Miras paylarını, hak sahiplerine veriniz. Kalan miktar, en yakın erkek hısımındır" (Buhârî,
Ferâiz, 5, 7, 9, 10; Müslim, Ferâiz, 2, 3; Tirmizî,Ferâiz, 8).
Müslüman kâfire, kâfir de müslümana mirasçı olamaz" (Buhârî, Hacc, 44, Meğâzî, 48, Ferâiz,
26; Müslim, Ferâiz, I ; Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tirmizî, Ferâiz, 15).
"İki farklı dine mensup olanlar birbirine mirasçı olamaz" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 10; Tîrmizî,
Ferâiz, 16; İbn Mace, Ferâiz, 6; Dârîmî, Ferâiz, 29; Ahmed b. Hanbel, II, 187, 195).
Ubâde b. es-Sâmit (r.a)'in (ö. 45/665) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber
(s.a.s), mirastan iki nineye, bunu aralarında paylaşmak üzere hükmetti" (eş-Şevkânî,
Neylü'l-Evtâr, Mısır, t.y, VI, 59). Abdullah b. Mes'ud (ö.32/652), Hz. Peygamber'in, murisin
kızı, oğul kızı ve kız kardeşiyle ilgili bir uygulamasından şu şekilde söz eder: "Rasulullah
(s.a.s), ölenin kızı için yarım, oğul kızı için üçte ikiye tamamlamak için altıda bir ve
geri kalanın kız kardeşe verilmesine hükmetti" (eş-Şevkâni, a.g.e., VI, 58).
Mikdâm b. Ma'dikerîb (ö.87/705) zevi'l-erham'la ilgili şu hadisi nakletmiştir: "Kim bir mal
bırakırsa, bu mirasçılarınındır. Ben, mirasçısı olmayanın mirasçısıyım. Gerekliği durumda
diyetini öderim ve mirasçısı olurum. Dayı, mirasçısı olmayanın mirasçısıdır. Onun diyetini
öder ve ona mirasçı olur" (Ebû Dâvud, Ferâiz, 8; Tirmizi, Ferâiz, 12; İbn Mâce, Diyât, 7,
Ferâiz,9; Ahmed b. Hanbel, Müsned I, 28, 36, IV, 131).
3. İcmâ delili:
Bir tane ninenin tek başına altıda bir pay alacağı, ikiden fazla ninelerin altıda bir hisseyi
aralarında eşit olarak paylaşacakları prensibi Sahabe ve Tâbiîlerin icmâı ile sabittir. Hz.
Ebû Bekir (ö.13/634)'in halifeliği sırasında konu tartışılmış, Hz. Peygamber'den, altıda bir
uygulaması nakledilince, bu yönde görüş birliği oluşmuştur (el-Mevsilî, el-İhtiyâr, Kahire,
t.y., V, 90; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul 1983, s. 483).
Ferâiz ilminin önemi büyüktür. Çünkü hayatta iken yaptığı muamelelerin, ölümünden sonra
devamı niteliğindedir. Hadis-i şerifte şöyle buyurulmuştur: "Ferâiz ilmini öğreniniz ve onu
insanlara öğretiniz. Çünkü o, ilmin yarısıdır, unutulur ve o, ümmetinden kaldırılan
ilimlerin ilki olacaktır" (Tirmizi, Ferâiz, 2; İbn Mâce, Ferâiz, 1; Dârimi, Ferâiz, Buhârî,
Ferâiz, 2; Ebû Dâvud, Ferâiz, 1). "Sizin ferâiz ilmini en çok bileniniz, Zeyd b. Sâbit'tir
(ö. 45/665)" (Tirmizi, Menâkıb, 32; İbn Mâce, Mukaddime, 11).