Niyet-İbadet İlişkisi
Hanefilere ve bir rivayette İmam Mâlik'e göre abdest ve gusülde niyet farz değil sünnettir.
Delil; abdest ayetinde; Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi ve
dirseklerinizle birlikte ellerinizi yıkayın. Başınıza meshedin. Her iki topuğunuzla birlikte
ayaklarınızı da (yıkayın)" (el-Mâide, 5/6) buyurularak abdestin dört farzı belirlenmiş,
niyetten söz edilmemiştir. Hadislerde de niyetten söz edilmemiştir. Diğer yandan necâsetten
taharet ve setr-i avret gibi namazın diğer şartlarında da, niyetin şart olmayışına kıyas
yapılmıştır.
İmam Şâfiî, Ahmed b. Hanbel ve başka görüşünde İmam Mâlik'e göre ise abdestte niyet farzdır.
Delil; "Ameller niyetlere göredir" hadisi ile namaz ve teyemmümde niyetin farz oluşuna
kıyastır. Ayrıca ibadette ihlâsın gerçekleşmesi ve abdestin namaz için emredilmiş olması
onların dayandığı delillerdendir (el-Kâsânî, el-Bedâyî', I,17; İbn Âbidîn, Reddül-Muhtâr, I,
98-100; el-Meydânî, el-Lübâb, I,16; İbn Rüşd, Bidâyetül-Müctehid, I, 21; İbn Kudâme,
el-Muğnî, I, 110 vd.).
Teyemmüm abdestinde niyet farzdır. Abdestin yerini alan yeni bir temizlik türü olduğu için
niyetsiz olarak geçerli olmaz. İmam Züfer'e göre, teyemmümde niyet farz değildir (en-Nisâ',
4/43; eş-Şevkânî, Neylül-Evtâr, I, 258; Zeylaî, Nasbu'r-Râye, I, 48).
Namaz konusunda niyet namazın şartlarından olup, Allah rızası için ihlâsla namaz kılmayı
dilemek ve hangi namazın kılınacağını bilmekten ibarettir. İbâdetin âdetten ayrılması ve
ihlâsın gerçekleşmesi için niyet bir farzdır. Bu da ibadeti yalnız Allah'a tahsis etmeyi
gerektirir. Ayette şöyle buyurulur: "Oysa onlar, yalnız dini kendisine tahsis ederek...
Allah'a ibadet etmekle emrolundular" (el-Beyyine, 98/5). Ameller niyetlere göredir" hadisi
de başka bir delildir. Niyet kalbe ait olmakla birlikte dil ile de söylenmesi daha uygundur.
Bu müstehaptır. Çünkü burada dil kalbe yardımcı olur. "Niyet ettim bu günkü öğle namazının
farzını kılmaya" demek gibi. Farz namazın veya vitir, tilâvet secdesi, adak ve bayram
namazları gibi vacib bir namazın niyetinde bu namaz cinsinin belirtilmesi gerekir. Nitekim
kaza namazlarında da hem vaktin hem de "ilk veya son kazaya kalan" şeklinde günün
belirlenmesi gerekir. Meselâ; "Bugünkü Cuma namazının farzına veya kurban bayramı namazına
niyet ettim" demek gibi. Genel olarak "farz namaza" diye niyet etmek yeterli değildir.
Nâfile namazlarda; "Niyet ettim şu vaktin ilk veya son sünnetini kılmaya" diye niyet edilir.
Bununla birlikte nafilelerde mutlak niyet de yeterlidir. Müekked veya gayri müekked sünnet
olduğunu veya rekat sayısını tayin etmek gerekmez". Yalnız teravih namazı için, "Teravih
namazını veya vaktin sünnetini kılmaya niyet ettim" denilmesi ihtiyata daha uygundur. Diğer
yandan namazlarda niyet ile tekbir arasına, namaza aykırı bir fasıla girmeksizin, niyetin
namaza bitişik olması gerekir. Bu fasıla namazda yapılması uygun olmayan yeme, içme, konuşma
gibi işlerdir. Fakat arada abdest almak, ön safa namaz için yürümek gibi namaza ait bir
fasıla olursa bunun zararı bulunmaz (ez-Zühaylî, el-Fıkhul-İslâmî ve Edilletuh, I, 611; Ömer
Nasuhi Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, İstanbul 1959, s. 156 vd.; "Namaz" maddesi).
Oruç ister farz, ister kaza veya nafile olsun bütün çeşitlerinde niyet şarttır. İbâdeti
âdetten ayırmak için namazda olduğu gibi oruçta da niyet gerekir. Oruç zimmette borç olan
bir oruç ise buna geceden niyet edilmesi ve belirlenmesi gerekir. Ramazan orucunun kazası,
bozulan nafile orucun kazası ve keffâret oruçları gibi. Bu çeşit oruçlara niyetin geceleyin
veya en geç ikinci fecrin başlangıcında yapılması şarttır. Çünkü bu oruçlar için İslâm'ın
belirlediği bir gün yoktur. Bu yüzden bunu oruç yükümlüsünün niyetiyle belirlemesi gerekir.
Diğer yandan akşamdan böyle bir oruca karar verilmiş veya bunun için sahura kalkılmış olması
da niyet yerine geçer. Bazı oruçlara ise geceden niyetlenmek şart değildir. Ramazan orucu,
zamanı belli adak orucu, bütün nâfile oruçlar bu niteliktedir. Bu gibi oruçlara akşam
güneşin batışından, ertesi gün, gündüzün yarısından öncesine kadar niyet edilebilir. Fakat
güneşin batmasından önce veya tam istivâ zamanında yahut öğleden sonra akşama kadar hiçbir
oruca niyet edilemez. Bu konuda mukîm ile yolcu veya hasta ile sağlam kimse arasında bir
fark yoktur (el-Kâsânî, el-Bedâyi ; II, 85; İbnül-Hümâm, Fethul-Kadir, II, 43-50, 62;
eş-Şürünbülâlî, Merâkil-Felâh, s. 106; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 163).
Hz. Peygamber (s.a.s) bir gün Hz. Âişe'ye şöyle buyurmuştur: "Yanınızda öğle yemeği var
mıdır?" Hz. Âişe; "Hayır" diye cevap verince, Allah Elçisi: "O halde ben oruç tutuyorum"
buyurdu. (Bu hadisi Dârekutnî rivâyet etmiş "İsnadı sahihtir" demiştir).
Mâlikîlere göre her çeşit oruca, geçerli olması için güneşin batması ile fecrin doğuşu
arasında niyetlenmiş olmak şarttır. Şâfiîler'e göre ise yalnız nafile oruçlara zevalden
önceye kadar niyet edilebilir. Diğer oruçlara ise geceden niyet etmek şarttır (İbn Rüşd,
Bidâyetül-Müctehid Mısır t.y., I, 284; ez-Zühaylî, a.g.e., II, 619, 620; eş-Şirbînî,
Muğnîl-Muhtac, I, 423 vd.)
Niyetin hac ibadetine etkisi haccın çeşidini belirlemede görülür. İfrad, Temettu' veya Kıran
haccı yapacak kimse mikatta ihrama girerken buna uygun olarak niyet eder. İhrama girerken
mücerred hac için niyet edilmişse, umre yapılmaksızın yalnız hac ibadetini ifa etmekle
yetinilir. İhramda kalış Akabe cemresini yapıncaya kadar devam eder. Akabe cemresinden sonra
isterse nafile olarak kurban keser, sonra traş olur ve ihramdan çıkar. Temettü haccı ise;
hac aylarında, önce umre niyetiyle ihrama girip umreden sonra ihramdan çıkılması, sonra
yeniden hac için ihrama girilmesi suretiyle yapılan hac türüdür. Aynı hac mevsimi içinde
umre yaptıktan sonra ihramdan çıkmadan yapılan hacca da "Kıran haccı" denir. Temettu ve
Kıran haccı yapanlara şükür kurbanı kesmek vacib olur (el-Kâsânî, a.g.e., II,167;
İbnül-Hümâm, a.g.e., II,199 vd., 214, 288-294; ef-Meydânî, a.g.e., I, 192 vd.; ez-Zeylaî,
Nasbu'r-Râye, III, 99, 113).
Kurban ibadetinde de niyetin önemi büyüktür. Çünkü bayram günü sırf fakirlere dağıtmak
amacıyla bazı hayvanlar kesilip dağıtılsa, kurban niyeti olmadıkça sadece sadaka ecri
alınabilir. "Besmele" kasten terkedilerek hayvanın kesilmesi halinde, etini yemek veya
fakirlere yedirmek haramdır. Kurbanda, Yüce Allah'a ulaşan et veya deriler değil; niyet,
ihlâs ve takvâdır. Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur: Onların ne etleri, ne kanları hiç bir
zaman Allah'a ulaşmaz. Fakat sizden O'na yalnız takva ulaşır" (el-Hacc, 22/37). Kurban'da
niyetin şart olması, onu âdet gereği hayvan kesmekten ayırmak içindir. Bu konuda delil yine
Ameller niyetlere göredir" hadisidir (Buhârî, Bedül-Vahy, 1; Müslim, İmâre, 155).
İtikâf yapacak olan kimsenin buna niyet etmesi gerekir. Niyetsiz yapılacak bir itikaf geçerli
olmaz. Adanan bir itikâfta, ayrıca bunun dil ile de ifade edilmesi gerekir (İbn Âbidîn,
a.g.e., İstanbul 1984, II, 440 vd.; ez-Zebîdî, Tecrîd-i Sarih Tercümesi, VI, 323 vd.; Mehmed
Zihni, Nimet-i İslâm, İstanbul 1328, s. 98 vd.; ez-Zühaylî, a.g.e., II, 700 vd.).
Zekâtta da, diğer ibadetlerde olduğu gibi niyet şarttır. "Ameller niyetlere göredir" hadisi
burada da delildir. Nafile sadakadan zekâtı ayıran, niyettir. Zekatı yoksula verirken veya
bu amaçla ayırırken zekât olduğuna kalben niyet edilmesi yeterlidir. Dil ile söyleme şart
değildir. Bir kimse bir malı yoksula niyetsiz olarak verse, sonradan zekâta niyetlense, eğer
bu mal henüz yoksulun elinde mevcutsa niyet geçerli olur. Zekâtta vekilin değil, mal
sahibinin niyeti geçerlidir. Mal sahibinin, malını yoksula verirken "Bunu niçin veriyorsun?"
gibi bir soruya düşünmeksizin "zekât olarak veriyorum" diyebilecek bir halde bulunması niyet
yerine geçer. Zekâta niyet etmeksizin malının tamamını tasadduk eden kimseden zekât borcu
düşer (el-Kâsânî, a.g.e., II, 40; İbnül-Hümâm, a.g.e., I, 493; İbn Âbidîn, a.g.e., II, 4,
14-15; el-Meydânî, el-Lübâb, I, 140 vd.).
Niyet, cenaze namazının şartıdır. Bu niyette ölünün erkek veya kadın, küçük erkek veya kız
çocuğu olduğu belirtilir. İmam olan kimse, Allah Teâlâ'nın rızası için hazır olan cenaze
namazını kılmaya ve o cenaze için dua etmeye niyet ederek namaza başlar. Ayrıca imamlığa
niyet etmesi gerekmez. Cemaatten her biri de Allah rızası için o cenaze namazını kılmaya ve
onun için duaya ve imama uymaya niyet eder. Ölü erkek ise: "Şu hazır erkek cenaze için", "Şu
hazır kadın cenaze için" diye niyet edilir. Çocuklar için de bu şekilde niyet edilir.
Cemaatten biri sağırlığı veya sonradan yetişmesi gibi başka bir sebepten ötürü cenazenin
erkek mi kadın mı olduğunu anlayamasa; "Üzerine imamın namaz kılacağı ölüye, imam ile
birlikte namaz kılmaya ve dua etmeye" diye niyet eder (İbn Abidîn, a.g.e., I, 811;
eş-Şirbînî, Muğnîl-Muhtâc, I, 344; eş-Şîrâzî, el-Mühezzeb, I,132; İbn Rüşd
Bidâyetül-Müctehid, I, 235; ez-Zühaylî, a.g.e., II, 399 vd.).