Oniki İmam
1- Ali el-Murtaza: Hz. Muhammed (s.a.s)'in amcasının oğlu olup, ona ilk iman edenlerdendir.
Hz. Osman'ın şehid edilişinden sonra halife seçilen Hz. Ali, Ehl-i Sünnet'in Raşid halife
olarak tanıdığı halifelerin dördüncüsüdür. O, Hicri 40 (M. 661) yılında şehid edilmiştir.
Şiiler Hz. Ali'yi ilk imam olarak telakki ederler ve önceki halifelerin nassa aykırı
davranarak onun hakkını gasbettiklerine inanırlar (Hayatı için bk. Ali b. Ebi Talib Mad.).
2- Hasan el-Müctebâ: Hz. Ali şehid edildikten sonra, taraftarları olan Kufeliler, Hz.
Fatıma'dan olan büyük oğlu Hz. Hasan'a bey'at ettiler. Hz. Hasan Hz. Muaviye'ye karşı
giriştiği bir askerî teşebbüste başarı sağlayamayınca, Muaviye ile anlaşarak hilafet
hakkından feragat etti. Hz. Hasan, Hicri 50 (M. 670)'de vefat etmiş olup, Şiiler ittifakla
ikinci imam olarak onu tanırlar (geniş bilgi için bk. Hasan b. Ali Mad.).
3- Hüseyin eş-Şehid: Muaviye'nin ölümünden sonra, Yezid b. Muaviye'nin veliahd usuluyle
hilafet makamına oturması üzerine Kufeliler Hz. Hüseyin'e mektuplar yazarak Kufe'ye geldiği
takdirde ona bey'at edeceklerini bildirdiler. Hz. Hüseyin, Kufe'ye doğru yola çıktı. Kerbelâ
Mevkiine gelince Yezid'in gönderdiği orduyla karşılaştı. Resulullah (s.a.s)'ın torunu Hz.
Hüseyin burada vahşice şehid edildi (10 Muharrem 61/10 Ekim 680). Şiiler üçüncü imam olarak
Hz. Hüseyin'i kabul ederler. Onun şehit edildiği 10 Muharrem Aşura günü Şiilerce bir matem
günü kabul edilir ve çeşitli merasimler düzenlenerek bu gün anılır (Geniş bilgi için bk. Hz.
Hüseyin Mad.).
4- Ali Zeynelâbidin es-Seccâd b. Hüseyin: Hz. Hüseyin'in oğlu olup, rivayete göre annesi,
Kisra Yezducerd'in Medine'ye getirilen üç kızından biridir. Kufe'de 34 veya 36 (m. 655, 656)
yılında doğmuştur (bk. İbnul-İmad el-Hanbelî, Şezeratü'z-Zeheb, Beyrut t.y., I, 105).
Zeynelâbidin, Kerbelâ olayı sırasında çocuk yaşta olup hasta olarak çadırda yatmakta idi. Hz.
Hüseyin'i şehid eden grubun lideri Şamir onu öldürmek istemiş, ancak ordu komutanı Ömer b.
Sa'd buna izin vermemişti (İbnul-Esir, el-Kâmil fi't-Tarih, Beyrut 1979, IV, 79).
Medineliler Yezid'e karşı Abdullah b. Hamala liderliğinde kıyam'a kalktıklarında, Ali
Zeynelabidin de Medine'de bulunmaktaydı. O, bu kıyama katılmayarak kendisine dokunulmamasını
istemiş ve bu isteği kabul edilmişti. Zeynelabidin kendi ailesi ve Mervan b. Hakem'in
ailesini yanına alarak Medine'den çıktı ve Yenbu tarafına gitti (İbnu'l-Esir, a.g.e., IV,
13; Ayrıca bk. Harra olayı mad.).
Daha sonra Mervan onu, Yezid'in Medine'ye gönderdiği ordu komutanı Müsim b. Ukbe'nin şerrine
karşı korudu. Yezid de ona dokunmaması için Müslim'e bir emir göndermiş bulunmaktaydı
(a.g.e., IV,119). Zeynelabidin 94 (712) tarihinde vefat etmiştir (İbnul-İmad, a.g.e., I,
104).
Ali b. Hüseyin, takvası ve aşırı derecede ibadete düşkün olmasından dolayı Zeynelabidin
şeklinde isimlendirilmiştir. Onun, ölene kadar her gece bin rekât namaz kıldığı rivayet
edilmektedir. Zuhrî, onun için; "Zeynelabidinden daha fakîh birini görmedim. Ancak hadis
bilgisi azdı". Said b. Müseyyeb de; "Ben, ondan daha fazla vera' sahibi olan bir kimse
görmedim" (İbnu'l-İmâd, I,105) demektedir.
5- Muhammmed el-Bâkir b. Ali: Hicrî 56'da doğmuştur. Künyesi Ebû Cafer'dir. Medine
fukahasından olup, ilmî seviyesi, meselelerin iç gerçeklerine nüfuz edebilen ve onların
hakikatlerine ulaşabilen bir tecassüs kabiliyetine sahip olmasından dolayı "el-Bakır"
lakabıyla anılmaktadır. Muhammed Bakır, seçkin hadis alimlerinden biriydi. Ebû Said el-Hudrî
başta olmak üzere, bazı sahabilerden hadis rivayet etmiştir. Onun, konuşurken insanlara
faydalı olabilecek şeylerden bahsettiği; hikmet dolu bir üsluba sahip olduğu ve insanları
vaazlarıyla irşad etmeye gayret gösterdiği rivayet edilmektedir (İbnul-İmâd, a.g.e., I,
149).
Şiilerin imamiye ekolü onu beşinci İmam olarak kabul etmektedir. Daha önce kardeşi Zeyd'in
etrafında bulunan grubun, Şeyheyn'e hakaret etmeyi reddetmesi üzerine ondan ayrılarak
Ca'fer'i Sadık'ı imam tanıdıklarını bildirdiler ve imametin Ca'fer es-Sâdık'a intikal ettiği
inancını benimsediler. Tabiî bu durum Cafer-i Sadık'ın Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir hakkında
kötü zan beslediği anlamına gelmez. Zira o, Ehl-i beyt'e büyük zulümler yapmış olan Emevî
ailesine mensup olmasına rağmen; Beşinci Raşid Halife Ömer b. Abdülaziz'den "Her kavmin bir
necibi vardır. Umeyye oğullarının necibi ise Ömer b. Abdülaziz'dir. Allah onu kıyamet
gününde tek başına bir ümmet olarak diriltecektir" şeklinde övgüyle sözederdi (İbnu'l-Esir,
a.g.e., V, 62).
Muhammed Bakır 114 (732-733) yılında Medine'de vefat etmiştir. Onun 115 yılında vefat ettiği
de söylenmektedir (İbnul-Esir, a.g.e., V,180). O vefat ettiği zaman 58 yaşındaydı. Ancak
onun ömrü hakkında 56 ile 73 yaşları arasında değişen muhtelif kayıtlar bulunmaktadır
(İbnul-İmad a.g.e., I,149; İbnul-Esîr, a.g.e., aynı yer).
6- Ca'fer es-Sadık b. Muhammed: İmamiye Şiası'nın altıncı imam olarak kabul ettiği Ca'fer-i
Sâdık, İslâm tarihinin mümtaz, alim ve muttaki şahsiyetlerinden biridir. Ebu Hanife ve İmam
Malik gibi büyük müctehidlere hocalık yapmıştır. O, gerçek Ehl-i Sünnet çizgisinde bir kimse
olup, bu çizgiden sapma gösteren Şiî gruplarla, önceki imamlarda olduğu gibi alâkası yoktur
(Hayatı için bk. Ca'fer-i Sâdık ve Caferiye Mad.).
7- Mûsa el-Kazım b. Ca'fer: Ca'fer es-Sadık'ın oğlu olup, İmamiye tarafından yedinci imam
olarak kabul edilmektedir. Hicrî 128 (745) yılında doğmuş (İbnul-İmad, I, 304), Medine'de
babasının yanında yetişmiştir. Ehl-i Beytin eziyet gören mensuplarından biridir. Abbasî
halifelerinden Mehdi onu Bağdat'a getirterek hapsettirmiş, rivayete göre gördüğü bir rüya
üzerine bir müddet sonra onu serbest bırakmıştır (A.g.e., aynı yer). Medine'ye dönen Mûsa
Kâzım, peşinden Harun er-Reşid tarafından tekrar hapsedilmiştir. İbnul-Esîr onun
hapsedilmesine sebep olan olayı şöyle anlatmaktadır: "Harun er-Reşid 179 senesinde umre
yaptı. Dönüşte Medine'ye geldiği zaman Resulullah (s.a.s)'ın kabrine gitti. Onun yanında
başka insanlar da vardı. O, Resulullah'ın kabrinin başında durduğu zaman şöyle dedi: "Selâm
Senin üzerine olsun ey Allah'ın Resulü; Ey amca oğlu"! Bunu, yanında bulunanlara övünmek
için söylemişti. Orada bulunan Mûsa b. Cafer, dönerek, "Selâm Senin üzerine olsun ey baba!"
dedi. Harun er-Reşid'in rengi değişti ve Mûsa'ya "Bu gerçekten böbürlenmektir" diyerek
çıkıştı. Sonra da onu yanına alarak Irak'a götürdü ve hapsettirdi" (İbnul-Esir, a.g.e., VI,
164). Mûsa Kâzım 183 (799) yılında hapiste ölmüştür. O, zamanını ibadet ve zikirle
geçirmekteydi. Mûsa Kâzım, Fıkıh'ta temayüz etmiş bir kimseydi. Her ne kadar o, muhalif
siyasi faaliyetle're iştirak etmemişse de, hapsedilmesinin gerçek sebebi yönetimin ondan
kuşkulanması olmalıdır.
8- Ali er-Rıza b. Mûsa:
Hicrî 148 yılında Medine'de doğdu. Ali b. Mûsa, faziletinden dolayı Abbasî halifelerinden
Me'mun tarafından itibar görmüştür. Me'mun, Abbasî sülalesini terkederek O'nu kendine
veliaht tayin etti (Ramazan 201/Mart 817) ve "Rızâ min Âl-i Muhammed" lakabıyla
lakablandırdı ve O'nu Merv'e götürdü. Bu durum Bağdat'da bulunan Abbasî mensuplarının
Me'mun'u halifelikten azlederek, İbrahim b. el-Mehdi'ye beyat etmelerine sebep oldu
(İbnul-Esir, a.g.e., VI, 346). Bu, taraflar arasında Irak'ta şiddetli savaşlara sebebiyet
verdi (İbnul-imad, a.g.e., II, 2).
Ali b. Mûsa, 203 (818) yılında Tûs şehrinde vefat etmiştir. Onun ölüm sebebi hakkında değişik
rivayetler bulunmaktadır.
İbnul-İmâd, hummadan öldüğünü, zehirlenerek öldürülmüş olduğunun da söylendiğini
zikretmektedir (A.g.e., II, 6). İbnul-Esir ise, üzümü çok seven Ali er-Rıza'nın Me'mun
tarafından zehirli üzüm yedirilerek zehirlendiğini zikrettikten sonra, bunun kendisine göre
uzak bir ihtimal olduğunu kaydetmektedir (A.g.e., VI, 351).
Cenaze namazını Me'mun kılmış ve onu, Harun er-Reşid'in yanına defnetmiştir. Onun türbesinin
bulunduğu Meşhed (ziyaretgâh) Şiilerce kutsal bir mekan kabul edilir. imamiyenin 8. İmam
olarak kabul ettiği Ali b. Mûsa'ya çok sayıda keramet atfedilmektedir. Ali b. Mûsa,
kendisinin Me'mun tarafından veliaht tayin edilmiş olmasına rağmen siyasi bir grubun lideri
olarak bir kıyamda bulunmamıştır (Me'mun'un, Ali Rıza b. Musa'yı veliaht tayin etmesi ve
ölümü ile ilgili daha fazla bilgi için bk. Nasan İ. Hasan, İslâm Tarihi, Terc. İsmail
Yiğit-S. Gümüş, İstanbul 1985, II, 495 vd.).
9- Muhammed el-Cevad et-Takıy b. Ali:
İmamiye'nin, dokuzuncu imam olarak kabul ettiği Muhammed b. Ali, Ramazan 195 (Haziran 811)'de
Medine'de doğmuştur. Muhammed, Abbasî halıfesi Me'mun tarafından ikram ve saygı görmüştür.
Muhammed'i sarayına alan Me'mun onu kızlarından Ümmü Fazl ile evlendirdi 202 (817-818)
(İbnul-Esir, a.g.e., VI, 350). Me'mun her sene ona iki bin dirhem bahşiş vermekteydi.
El-Mu'tasim tahta çıktığı zaman onu Bağdat'a çağırdı. Muhammed 220 yılının (Kasım 835) yirmi
üç yaşında olduğu halde Bağdat'da öldü ve dedesi Kâzım'ın yanına defnedildi (İbnul-İmâd,
a.g.e., II, 48).
10- Ali el-Hâdî b. Muhammed: 212 (827-828) yılında doğmuştur. İmamiye tarafından onuncu imam
olarak kabul edilmektedir. Fakih ve ibadete düşkün bir kimseydi. O, yönetime karşı kıyama
hazırlandığı ithamıyla Abbasilerden el-Mütevikkele şikayet edildi. Mütevekkil askerlerini
onun evine gönderdi. Ali el-Hâdî, üzerinde kıldan bir elbise olduğu halde namaz kılmaktaydı.
Evinde toprağın üzerine serilmiş bir yatak dahi yoktu. Ali el-Hâdî, Mütevekkile götürüldü ve
durumu ona anlatıldı. Onun büyüklüğünü kavrayan el-Mütevekkil, Ali el-Hâdiyi yanına oturttu
ve ona dört bin dinar verilmesini emretti. Ali el-Hâdi, 254 (868) yılında Samarrada ölmüştür
(İbnül İmâd, age, II, 128; İbnül-Esîr, age, VII, 189)
11- Hasan el Askerî Ali b. Muhammed Cevad: 232 yılında Medinede doğmuş, gençliğini burada
geçirmiştir. Açıktan hiç bir siyasi faaliyeti olmamasına rağmen Mütevekkil ondan kuşkulanmış
ve hareketlerini kontrol altında tutabilmek için onu asker (Samarra) şehrine getirtmiştir.
El-Askerî göz hapsinde bulunduğu Samarada genç yaşta 260 (873-74) yılında vefat etmiştir
(İbnül-İmâd, II, 141; İbnül-Esîr, VII, 274)
Hasan el-Askerî de ecdadı gibi ömrünü zühd ve takva içerisinde geçirmiştir. İmamiyenin on
birinci imam kabul ettiği kimse olup, on ikinci imam olan İmam-ı Muntazar Muhammedin
babasıdır.
12- Muhammed el-Mehdî b. El-Hasan (İmam-ı Muntazar): 15 Şubat 255 (9 Temmuz 869)da Samarrada
doğmuş olup, İmamiyenin son imamıdır. Onlara göre Muhammed, babasının ölümünden sonra (H.
260) evlerindeki serdaba girerek gizlenmiş ve Şia topluluğunu dört daisi aracılığıyla idare
etmiştir. Bu durum 328 (940) yılına kadar sürmüştür. Bu dönem, gaybubet-i suğra" olarak
adlandırılır. 328 yılında gaybubet-i kübraya (büyük gizlilik) girdiği kabul edilen Muhammed
el-Mehdînin halen yaşadığına ve ahir zamanda yeryüzüne döneceğine inanılmaktadır (bk. İmam-ı
Muntazar ve Mehdî mad.)
Şamil İA